Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti. Dünyanın 40. büyük şehri olan ilde toplam nüfusun %6,6' sı ikamet etmektedir.Topraklarının büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Sakarya bölümünde yer alan Ankara ili'nin merkez kenti'dir. Rakım ortalama 890 metredir.Yüzölçümü 25.437 km2 olan nüfus yoğunluğu 210/km2'dir. Ankara'nın nüfusu bir önceki yıla göre yüzde 1.48 artarak 2023 yılı itibarıyla 5.782.285 kişiye ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı.
28 Kasım 2012 Çarşamba
Bu Gençler Bizim Okulumuzdan......
ÇANKAYA ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ´NDE MADALYA COŞKUSU(cankayaisokulu.k12.tr)
Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği (TÖSSED) tarafından Ankara 19 Mayıs Stadyumunda 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlenen , Özel Olimpiyatlar Ulusal Jimnastik Oyunlarına, Çankaya Özel Eğitim Merkezi´nden Beden Eğitimi öğretmenimiz Derya ÖZTÜRK KURUMLU ve gönüllü jimnastik antrönörümüz Munise TUNA gözetiminde katılan 4 öğrencimiz, toplamda 18 madalya kazandılar.
İnsanları birbirine yaklaştıran tek yol,onları birbirlerine yaklaştırarak,onlara birbirlerini sevdirerek,karşılıklı maddi ve manevi gereksinimlerini temine yarayan hareket ve enerjidir.
Mustafa Kemal Atatürk
24 Kasım 2012 Cumartesi
DİLEĞİMDİR.....
Özverili,çalışkan ve ülkesinin geleceği için çalışmayı düstur edinmiş,saygıdeğer tüm öğretmenlerimiz;
Her geçen dakikamızın,her geçen günümüzün bizim için bu günden daha anlamlı,yarınlarımızın, çocuklarımız için daha "KALİTELİ VE YAŞANABİLİR KILINABİLMESİ"için, biliyorum ki hepinize,hepimize bu ülkenin ihtiyacı var.
Her anımızın bu bilinçle,sağlık ve başarı içinde geçmesi ve emeklerimizin bir gün bir şekilde bizleri mutlandırması temennimdir.......
Her geçen dakikamızın,her geçen günümüzün bizim için bu günden daha anlamlı,yarınlarımızın, çocuklarımız için daha "KALİTELİ VE YAŞANABİLİR KILINABİLMESİ"için, biliyorum ki hepinize,hepimize bu ülkenin ihtiyacı var.
Her anımızın bu bilinçle,sağlık ve başarı içinde geçmesi ve emeklerimizin bir gün bir şekilde bizleri mutlandırması temennimdir.......
ÖĞRETMENE MEKTUP
ABRAHAM LİNCOLN’DAN OĞLUNUN ÖĞRETMENİNE MEKTUP;
"Öğrenmesi gerekli biliyorum;tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat
şunu da öğret ona: ‘her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı
kendini adamış bir lider vardır.’ Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.
Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan
beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.Kıskançlıktan
uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin,
zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona;
gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki
çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı.
Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde
dahi.Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye
çalış oğluma.Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin
eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret.
Eğer yapabilirsen;üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için
çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona; kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve
ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin
haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret.
Ona nazik davran ama onu kucaklama.Çünkü, çeliği ancak ateş saflaştırır. Bırak
sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.
Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa
karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi,
küçük bir insan. Oğlum....”
21 Kasım 2012 Çarşamba
TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNDE Özel Eğitim!!!!!!!!!!!!
“Eğitimde feda edilecek tek fert yoktur…”
¢ Ülkemizde özel eğitim gerektiren çocukların eğitimine 1889 yılında İstanbul Ticaret Mektebi bünyesinde işitme engelli çocuklara eğitim veren bir okulun açılması ile başlanılmıştır. Daha sonra bu okula görme engellilerle ilgili bir bölüm eklenmiş, okul 30 yıl eğitim verdikten sonra kapatılmıştır.
¢ 1921 yılında Özel İzmir Sağırlar-Körler Okulu açılmış ve bu okul 1924 yılından 1950 yılına kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı olarak özel eğitim hizmetlerini sürdürdükten sonra aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir. 1950 yılından 1980 yılına kadar Özel Eğitim Hizmetleri, İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bir şube müdürlüğü tarafından yürütülmüştür.
¢ Eğitim sistemimizde rehberlik kavramının gündeme gelmesi ise II. Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllardadır. Bu yıllardaki müfredat programlarında; bireyler arası farklılıklardan, eğitim ve programların bu farklılıklara göre uyarlanması gereğinden bahsedilmeye başlanmıştır.
¢ Marshall Planı çerçevesinde Ülkemize gelen Amerikalı uzmanların eğitimimizdeki çeşitli geliştirme ve yenileştirme faaliyetleri sırasında, eğitimde ve özellikle rehberlikte kullanılacak ölçme araçlarını geliştirmek üzere Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na bağlı bir Test-Araştırma Bürosu 1955 yılında kurulmuştur. Bu büro rehberlikte bazı ölçme araçları üzerinde çeşitli çalışmalar yapmış, ancak sonraki yıllarda çeşitli örgütsel düzenlemeler sırasında kapatılmıştır.
¢ 06.08.1980 tarihinde 2429 sayılı onayla Özel Eğitim Genel Müdürlüğü kurulmuş, 27.02.1982 tarihinde Daire Başkanlığına, 13.12.1983 gün ve 179 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi Başkanlığına dönüştürülmüştür. Aynı yıl çıkarılan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda, özel eğitime muhtaç çocukların yetiştirilmelerine dair esaslar belirlenmiştir.
¢ Türkiye’de gelişim geriliği olan çocukların eğitimine erken başlamanın esas olduğu ilk olarak,1983 yılında çıkarılan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda belirtilmiştir. Ancak yasada kabul edilen bu ilke, gereğince anlaşılıp uygulanamamıştır (Akçamete, 1998)
¢ Erken eğitimin bir ilke olarak kabul edildiği yasayı, 1987 yılında yürürlüğe giren “Özel Gereksinimli Çocukların Okul öncesi Eğitimleriyle İlgili Genelge” takip etmiştir.
¢ Bu genelgede engelli tanısı almış çocukların, uyarlanmış programlar ile özel eğitim anaokullarında ve anasınıflarında, okulöncesi eğitimlerden yararlanması, dört-beş yaşın altında çocuğa sahip ailelerinin rehberlik hizmeti almaları gerektiği belirtilmiştir.
¢ Ülke genelinde özel eğitim ve rehberlik alanında ihtiyaçların artması sonucu, hizmeti daha etkin ve yaygın olarak yürütebilmek amacıyla 30.04.1992 gün ve 3797 sayılı Kanunla Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
¢ Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ nün görevleri 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunla belirlenmiştir. Bununla birlikte Özel Eğitim ve Rehberlikle ilgili hususlar Anayasamız ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda da yer almıştır;
Anayasanın 42. maddesinde; “Devlet maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” ifadesi yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 6.maddesinde; “Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır.” 8.maddesinde ise; “Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.” hükümleri bulunmaktadır.
3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 23.maddesinde de Özel Eğitim ve Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ nün görevleri;
a) Özel eğitim sınıfları, özel eğitim okulları, rehberlik ve araştırma merkezleri, iş okulları ve iş eğitim merkezleri ile aynı seviye ve türdeki benzeri okul ve kurumların eğitim, öğretim ve yönetimi ile ilgili bütün görev ve hizmetlerini yürütmek,
b) Okul ve kurumların eğitim ve öğretim programlarını, ders kitapları ile eğitim araç ve gereçlerini hazırlamak ve Talim ve Terbiye Kurulu’na sunmak, şeklinde belirlenmiştir.
Genel Müdürlüğe bağlı taşra teşkilatı kurumları olan rehberlik ve araştırma merkezleri(RAM), özel eğitim okulları ve bilim sanat merkezleri aracılığıyla normal ve özel gereksinimi olan bireylerin psikolojik danışma ve rehberlik ile özel eğitim ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermektedir.
¢ Erken çocukluk özel eğitiminin gelişimi ise yasal olarak, 06.06.1997 tarihli mükerrer 23011 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 573 sayılı “Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile engellilere ilişkin özel eğitim esasları belirlenmiştir.
Bu kararname, okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmekte, anne-babalara çocukları için alınacak eğitim kararlarına katılma hakkı ve sorumluluğu vermekte, bireyselleştirilmiş eğitim planlarının hazırlanması ve eğitim hizmetleri sonuçlarından ailelere bilgi verilmesini sağlamaktadır.
¢ Bu düzenlemenin ardından, 2000 tarihli ve 23937 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde tanımlanan “Erken Çocukluk Dönemi Eğitimi” Yönetmeliğin Üçüncü Bölümü’nde bir maddede tanımlanmıştır. Yönetmelikte; erken çocukluk özel eğitim hizmetlerinin; bireyin eğitimi ve bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla ailenin bilgilendirilmesi ve desteklenmesi yoluyla yapılacağı, okul ve kurumlarda veya gerektiğinde evde yürütüleceği, eğitim hizmetlerinin planlanması ve koordinasyonunun özel eğitim hizmetleri kurulu tarafından yapılacağı, ifade edilmiştir.
¢ Sağlık personelinin Gelişimsel Pediatri alanında eğitilmesine yönelik,UNICEF ile Sağlık Bakanlığı Aile Planlaması Genel Müdürlüğü’nün desteklediği, “Sağlık Çalışanlarının Eğitimi Projesi”, UNICEF’le T.C. Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliğinin 2001 yılında başlattığı “Erken Çocukluk Gelişimi ve Eğitimi Projesi” uygulanmakta olan çalışmalar arasındadır.
¢ 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”da ise, yeni doğan, erken Çocukluk ve çocukluğun her dönemi ;fiziksel,işitsel, duyuşsal,sosyal,ruhsal ve zihinsel gelişimlerin izlenmesi, genetik geçişli ve özürlülüğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhisinin sağlanması ile özürlülüğün önlenmesinin, Sağlık Bakanlığı’nca yapılacağı belirtilmiştir.
¢ 2006 tarihli Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği 31.05.2006 tarih ve 26184 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Öte yandan eski yönetmelikte yer alan, otuz altı aydan büyük çocukların kuruma dayalı hizmetlerle kaynaştırmadan yararlanması, hizmetlerin altı ayda bir değerlendirilmesi, bir ekip tarafından aile ve çocuk hizmetlerinin belirlenmesi hükümleri, 2006 yılının yeni yönetmeliğinde yer almamıştır.
¢ 31.08.2006 tarih ve 3949 sayılı Makam Onayı ile kabul edilmiş “ Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çalışma Yönergesi”ne göre İdari İşler Daire Başkanlığı, Özel Eğitim Daire Başkanlığı ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Daire Başkanlığı olmak üzere üç daire başkanlığı bünyesinde 14 şube müdürlüğü olarak faaliyetlerini yürütmüştür.
¢ 2011yılında MEB tarafından yapılan son düzenleme ile Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak isim almış, Genel Müdür Yardımcılıkları, Daire Başkanlıkları ve Şube Müdürlükleri kaldırılmış, yeni teşkilat aşağıdaki gibi düzenlenmiştir;
Genel Müdür, Genel Müdüre bağlı;
1-Eğitim Politikaları Grup Başkanlığı,
2-Programve Öğretim Materyalleri Grup Başkanlığı,
3- Eğitim Rehberlik ve Kaynaştırma Grup Başkanlığı ,
4-Özel Yeteneklerin Geliştirilmesi Grup Başkanlığı,
5- Rehberlik Araştırma Merkezleri Grup Başkanlığı,
6- İzleme ve Değerlendirme Grup Başkanlığı,
7-Özel Büro Hizmetleri.
1-Eğitim Politikaları Grup Başkanlığı,
2-Programve Öğretim Materyalleri Grup Başkanlığı,
3- Eğitim Rehberlik ve Kaynaştırma Grup Başkanlığı ,
4-Özel Yeteneklerin Geliştirilmesi Grup Başkanlığı,
5- Rehberlik Araştırma Merkezleri Grup Başkanlığı,
6- İzleme ve Değerlendirme Grup Başkanlığı,
7-Özel Büro Hizmetleri.
19 Kasım 2012 Pazartesi
Üniversite Değil Meslek Seçiiinnnnn.......
“Üniversite değil meslek seçin” sloganı ile harekete geçen İŞKUR, en gözde meslekleri belirledi. Enerji mühendisliği en popüler meslek olurken ulaştırma ve bilişim sektörü de ön plana çıktı.
Dün 1.7 milyon genç, geleceğini garanti altına alabilmek için üniversite sınavına girerken Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) gençlerin tercih yapmalarını kolaylaştıracak bir yol haritası hazırladı. Gençlere üniversite yerine meslek seçmelerini öneren İŞKUR’un yaptığı “İş Danışmanlığı Projesi” sonucunda Türkiye’de ön plana çıkan mesleklerin başında enerji sistemleri mühendisliği, raylı sistemler işletme teknikerliği, motorlu araçlar LPG bakım ve onarımcılığı geldi. İŞKUR tarafından hazırlanan ve 4 bin 888 mesleği anlatan Türk Meslekler Sözlüğü (TMS) de gençlerin rehberi olmayı hedefledi. İşgücü piyasasına son yıllarda giren gözde meslekler de gençler için kurumun internet sayfasında yer alan sözlükte açıklamalı bir şekilde yer aldı. Proje, işsiz gençlerin özelliklerini ortaya çıkararak hangi alanda başarılı olabilecekleri konusunda danışmanlık hizmeti veriyor. Projede hedef kitle “15-24 yaş arası genç erkekler”, “uzun süreli işsizler”, “kadınlar” ve “engelliler” olmak üzere dört ana başlık altında toplandı.
UZAY PİLOTU ARANIYOR!
Geleceğin mesleklerinin belirlendiği araştırmada ilginç sonuçlar çıktı. Yazılım mühendisliği, nükleer uzmanı, sanal market işletmeciliği gibi işlerin yanı sıra hafıza artırma cerrahlığı, uzay pilotluğu, gen terapistliği, soru bankası tasarımcılığı gibi ilginç meslekler de geleceğin meslekleri arasında yer aldı. Gelişen teknolojiyle birlikte elektronik gazetecilik, siber teknoloji mühendisliği, sanal market işletmeciliği gibi meslekler de önümüzdeki dönemde popüler olacak.
Dün 1.7 milyon genç, geleceğini garanti altına alabilmek için üniversite sınavına girerken Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) gençlerin tercih yapmalarını kolaylaştıracak bir yol haritası hazırladı. Gençlere üniversite yerine meslek seçmelerini öneren İŞKUR’un yaptığı “İş Danışmanlığı Projesi” sonucunda Türkiye’de ön plana çıkan mesleklerin başında enerji sistemleri mühendisliği, raylı sistemler işletme teknikerliği, motorlu araçlar LPG bakım ve onarımcılığı geldi. İŞKUR tarafından hazırlanan ve 4 bin 888 mesleği anlatan Türk Meslekler Sözlüğü (TMS) de gençlerin rehberi olmayı hedefledi. İşgücü piyasasına son yıllarda giren gözde meslekler de gençler için kurumun internet sayfasında yer alan sözlükte açıklamalı bir şekilde yer aldı. Proje, işsiz gençlerin özelliklerini ortaya çıkararak hangi alanda başarılı olabilecekleri konusunda danışmanlık hizmeti veriyor. Projede hedef kitle “15-24 yaş arası genç erkekler”, “uzun süreli işsizler”, “kadınlar” ve “engelliler” olmak üzere dört ana başlık altında toplandı.
UZAY PİLOTU ARANIYOR!
Geleceğin mesleklerinin belirlendiği araştırmada ilginç sonuçlar çıktı. Yazılım mühendisliği, nükleer uzmanı, sanal market işletmeciliği gibi işlerin yanı sıra hafıza artırma cerrahlığı, uzay pilotluğu, gen terapistliği, soru bankası tasarımcılığı gibi ilginç meslekler de geleceğin meslekleri arasında yer aldı. Gelişen teknolojiyle birlikte elektronik gazetecilik, siber teknoloji mühendisliği, sanal market işletmeciliği gibi meslekler de önümüzdeki dönemde popüler olacak.
EN STRATEJİK .........Çocuklarımız geleceğe bıraktığımız canlı mesajlarımız sa eğer???
EN ÖNEMLİ VE VERİMLİ VAZİFELERİMİZ MİLLİ EĞİTİM İŞLERİDİR. MİLLİ EĞİTİM İŞLERİNDE KESİNLİKLE ZAFERE ULAŞMAK LAZIMDIR. BİR MİLLETİN GERÇEK KURTULUŞU ANCAK BU ŞEKİLDE OLUR.
MİLLİ EĞİTİM IŞIĞININ MEMLEKETİN EN DERİN KÖŞELERİNE KADAR ULAŞMASINA, YAYILMASINA ÖZELLİKLE DİKKAT EDİYORUZ.
EĞİTİMDE FEDA EDİLECEK FERT YOKTUR.
M.KEMAL ATATÜRK
17 Kasım 2012 Cumartesi
ÜNİVERSİTE SINAVINA GİRECEK GENÇLERİMİZ İÇİN;
Gelecekte hangi meslekler gözde olacak ? İş dünyası nasıl şekillenecek ? Hangi yeni kavramlar hayatımıza girecek ? İşte cevapları:Ülkemizde 15 sektörün, gelecek 10 yılın Türkiye’sine damgasını vuracağı bildirildi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gelecek 10 yılda Türkiye’de önemli yere sahip olacak 15 sektör arasında 130 milyar dolarlık yatırım yapılması gereken enerji sektörünün başı çektiğini söyledi. Perakende, lojistik, çevre ve yeniden dönüşüm sektörlerinin yeni alanlar
olarak ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu: "Enerji sektörü hem dünyada hem de Türkiye’de katlanarak büyüyecek. Global ekonomide önümüzdeki 10 yılda yıllık yüzde 3-4 civarında bir büyüme olacağı varsayımına göre, enerji sektörü hem ülkemizde hem de dünyada büyüme ve refahı belirleyecek temel parametre olacaktır. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılına damgasını vuracak sektörler enerji, otomotiv, tekstil, telekomünikasyon-iletişim, bilişim sistemleri ve teknoloji, savunma ve hava teknolojileri, eğitim, perakende, elektronik, çevre ve geri dönüşüm, güvenlik, danışmanlıktır.
Türkiye’nin bundan sonraki bütün konsantrasyonu teknoloji, inovasyon ve yenilikçilik üzerinde olacak. Çünkü, Ar-Ge ile başlayan süreçte, teknoloji gelişiyor, bu kalite ve verimlilik artışı olarak artan üretime yansıyor. Bu alanda nanoteknoloji, genetik ya da biyoteknoloji, yeni nesil nükleer yakıtlar ve teknolojileri; hidrojen ve yakıt pili teknolojileri ile süper-iletkenlerin üretimi öne çıkacak.
"Bunlar Türkiye’de en çok yatırım ve istihdamın gerçekleşeceği sektörlerdir."
olarak ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu: "Enerji sektörü hem dünyada hem de Türkiye’de katlanarak büyüyecek. Global ekonomide önümüzdeki 10 yılda yıllık yüzde 3-4 civarında bir büyüme olacağı varsayımına göre, enerji sektörü hem ülkemizde hem de dünyada büyüme ve refahı belirleyecek temel parametre olacaktır. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılına damgasını vuracak sektörler enerji, otomotiv, tekstil, telekomünikasyon-iletişim, bilişim sistemleri ve teknoloji, savunma ve hava teknolojileri, eğitim, perakende, elektronik, çevre ve geri dönüşüm, güvenlik, danışmanlıktır.
Türkiye’nin bundan sonraki bütün konsantrasyonu teknoloji, inovasyon ve yenilikçilik üzerinde olacak. Çünkü, Ar-Ge ile başlayan süreçte, teknoloji gelişiyor, bu kalite ve verimlilik artışı olarak artan üretime yansıyor. Bu alanda nanoteknoloji, genetik ya da biyoteknoloji, yeni nesil nükleer yakıtlar ve teknolojileri; hidrojen ve yakıt pili teknolojileri ile süper-iletkenlerin üretimi öne çıkacak.
"Bunlar Türkiye’de en çok yatırım ve istihdamın gerçekleşeceği sektörlerdir."
Bilgi toplumunda,21.yy.da ihtiyaçlara göre belirlenen mesleklerin önü açık.
Savunma sektörünün dünyadaki yıllık bütünlüğü 1,3 trilyon dolar. Bunun yarısını tek başına ABD karşılıyor.Türkiye’nin Aselsan, Roketsan, Havelsan, Kale Savunma Sanayi gibi bazı şirketleri, bu piyasadan pay almaya başladılar.Son yıllardaki atılım sayesinde Türkiye, silah sanayi ihtiyaçlarını yüzde 45 oranında içeriden tedarik ediyor. Uçak, helikopter ve havacılık sanayine parça üreten TEI, TAİ, Alp Havacılık gibi firmaların gelecekte önemli görevler yapacağı tahmin edilmekte.
Sağlık,eğitim ve güvenlikte rol alan ana mesleklerin yanı sıra,artık bazı klasik meslekler miadını doldurdu bazıları ise önem kazandı.Sınava girecek milyonlarca gencin hayali geleceğini garanti altına alabileceği bir meslek... Peki ya son dönemin gözde olan ve gelecek için de büyük önem taşıyan meslekleri neler?Öğrencilere bu konuda yol gösteren uzmanlar;
AB Uzmanlığı,finans analistliği,endüstri mühendisliği,genetik mühendisliği, hemşirelik, ortodondistlik gibi mesleklerin gözde olacağını belirtiyorlar...
Savunma sektörünün dünyadaki yıllık bütünlüğü 1,3 trilyon dolar. Bunun yarısını tek başına ABD karşılıyor.Türkiye’nin Aselsan, Roketsan, Havelsan, Kale Savunma Sanayi gibi bazı şirketleri, bu piyasadan pay almaya başladılar.Son yıllardaki atılım sayesinde Türkiye, silah sanayi ihtiyaçlarını yüzde 45 oranında içeriden tedarik ediyor. Uçak, helikopter ve havacılık sanayine parça üreten TEI, TAİ, Alp Havacılık gibi firmaların gelecekte önemli görevler yapacağı tahmin edilmekte.
Sağlık,eğitim ve güvenlikte rol alan ana mesleklerin yanı sıra,artık bazı klasik meslekler miadını doldurdu bazıları ise önem kazandı.Sınava girecek milyonlarca gencin hayali geleceğini garanti altına alabileceği bir meslek... Peki ya son dönemin gözde olan ve gelecek için de büyük önem taşıyan meslekleri neler?Öğrencilere bu konuda yol gösteren uzmanlar;
AB Uzmanlığı,finans analistliği,endüstri mühendisliği,genetik mühendisliği, hemşirelik, ortodondistlik gibi mesleklerin gözde olacağını belirtiyorlar...
AB UZMANLIĞI
Türkiye`nin Avrupa Birliğine uyum süreci, özel sektör ve KOBİ`lerde AB uzmanı ihtiyacını doğurdu. Türkiye AB`ye girse de bu alanda çalışanlara ihtiyaç duyacak. Bu yüzden AB uzmanlığı `önümüzdeki 10 yılın en gözde alanı` olarak görülüyor. AB uzmanları sadece Devlet Teşkilatı ve Dış İşleri Bakanlığı`nda değil aynı zamanda özel sektörde de aranan kişiler haline geliyor.
YÖNETİM BİLİŞİM SEKTÖRÜ
Bu alanda çalışanlar bilgisayar programlama sistem tasarımı, veri iletişimi, organizasyon, ekonomi pazarlama, finans gibi konularda eğitiliyorlar. Mezunlar, kuruluşların insan kaynakları, işletme ve bilgisayar, organizasyon, pazarlama ve finanas hizmetlerinde üst kademede çalışabilirler.
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
İnsan, bilgi, malzeme, ekipman ve süreçlerin kullanılması , geliştirilmesi ve yönetimi ile ilgilenen endüstri mühendisliği çağın tercih edilen meslekleri arasında yerini alıyor. Bölümün mezunları bilgi işlem uzmanlığı, makine üretim sektörleri ve bilgisayarın mevcut olduğu alanlarda iş bulma imkanına sahiptirler.
ENFORMATİK
Bu alanda çalışanlar işletme içinde gerekli bilgi akışının düzenlenmesi, işlenmesi ve yönetime yararlı hale getirilmesi için gerekli yazılım ve donanımla ilgilenirler. Mezunlar, işletmelerde, bilgisayarın kullanıldığı tüm birimlerde , muhasebe, finans, bütçe pazarlama bölümlerinde bilgi akışının düzenlenmesi gibi alanlarda çalışabilirler.
ERGONOMİ MÜHENDİSLİĞİ
Modern Ergonomi dalında çalışanların verimliliğini arttırmayı hedefleyen bu dalda mühendisler ergonomik ortamlar hazırlar.Bölümün mezunları finans kurumları ve endüstri kuruluşlarında çalışabilirler.
ULUSLARARASI FİNANS
Bu sektörde uluslarası finans piyasalarından kaynak sağlayıp bunu en verimli ve etkin şekilde yatırıma dönüştürmeye gayret eden, banka, sigorta ve borsa şirketlerinde yönetici olarak çalışabilecek kişilerdir. Türkiye`de faaliyet gösteren uluslarası şirketlerde finansal analist, strateji planlama yöneticisi ve borsa uzmanı olarak çalışabilirler.
FİZİK TEDAVİ UZMANLIĞI
Ortalama yaşam beklentisinin arttığı günümüzde yaşam kaliteside ön plana çıkan değerler arasında. Yaşamı daha da kaliteli hale getiren branşlardan biri de fizik tedavi uzmanlığı. Derslerdeki başarının yanı sıra fiziksel olarak da bazı koşulların arandığı bu alan rahat bir gelecek vaat ediyor.
İNTERNET GAZETECİLİĞİ
Gelişen çağın teknolojileriyle birlikte yıllardır varolan gazetecilik mesleği de yeni bir boyut kazandı. Bu yeni gazetecilik anlayışına doğru hızlı şekilde yol alan internet gazeteciliği ve yayıncılığı mezunları gazetelerde, ajanslarda, haber sitelerinde, radyo ve televizyonlarda editör yada muhabir olarak çalışma imkanı buluyorlar.
GIDA MÜHENDİSİ
Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş ürünlere olan talep fazlalığı gıda mühendislerine olan ihtiyaçları arttırmıştır. yağ teknolojisi, meyve-sebze teknolojisi, hububat teknolojisi, süt teknolojisi, et teknolojisi gıda maddelerinin ambalajlanması, duyusal analiz, temel işlemler, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji alanlarında eğitim alan öğrenciler gıda labaratuarlarında, gıda üretim tesislerinde kolaylıkla iş bulma imkanına sahipler.
ELEKTRONİK HABERLEŞME MÜHENDİSLİĞİ
Bu alandaki kişileri İletişim sistemlerinin ve her türlü elektronik aletin tasarımı, üretim teknolojisi, çalışma ilkeleri, yapımı ve işletilmesi ile ilgili alanlarda çalışırlar. Elektronik ve haberleşme mühendisleri, ulusal ve çok uluslu şirketlerde , radyo-tv yayını ve internet hizmeti ile ilgili kuruluşlarda , bilişim teknoloji şirketlerinde, sağlık sektöründe mühendislik kuruluşlarında , gerek araştırma geliştirme gerekse üretim ve pazarlama birimlerinde rahatlıkla iş bulabilmektedirler.
MEKATRONİK MÜHENDİSLİĞİ
Mekatronik mühendisi, mekanik, elektrik, elektronik, bilgisayar ve bilgi teknolojilerinin bir arada kullanılarak endüstriyel ürünlerin tasarımı ve üretimini planlıyor. Mezunlar çeşitli ürünlerin tasarımında ve imalatında yardımcı eleman olarak çalışabiliyorlar. Öte yandan bakım, onarım, arıza giderme gibi alanlarda da çalışmaları mümkün.
MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK
Genel çalışma alanı biyolojik olayların molekül yapısı ve hücre işlevlerinin araştırılması.Tarım çevre ve orman bakanlığı`na bağlı kuruluşlarla adli tıp ve kriminoloji labaratuvarı iş imkanı sağlıyor. Özel sektörde sağlık ve biyoteknolojik çalışma yapan kurumların çeşitli üretim aşamalarında moleküler biyoloji ve genetik uzmanları tercih ediliyor.
PSİKOLOJİ
Psikoloji Türkiye`de oldukça hızlı gelişen bir meslek dalı. Bölümün mezunları kamuoyu ve pazar oluşturma şirketlerinde rahatrlıkla iş bulabildikleri gibi özel muayenehaneler açarak da hizmet verebilirler. Psikoloji bölümü gelecektede çoğunluğun tercih ettiği bir meslek.
SERMAYE PİYASASI UZMANLIĞI
Bu kişiler ülkedeki menkul kıymetleri yabancı yatırımcılara pazarlayan uluslararası sermaye piyasa uzmanlarıdır. Ülkeye Finansman sağlarlar. İktisat ve işletmeyle birlikte muhasebe, finans, pazarlama ve diğer sosyal bilgiler dallarındaki yetenekleri, meslekleri açısından önemlidir.Türkiye`de sermaye piyasalarının gelişmesiyle öne çıkan bu meslek gelecekte çok önemli olacak.
TÜM DEVRE TASARIM VE ÜRETİM UZMANLIĞI
Üniversitelerin elektronik mühendisliği bölümünde okuyanların üçüncü yılından sonra seçtikleri mikro elektronik bölümünde `tüm devre tasarımı ve iyon ekme tekniği` konularında eğitim veriliyor. Mezunların TÜBİTAK ve üniversiteler dışında çalışma alanı kısıtlı. Ancak dünyada önü oldukça açık. Bu alanda eğitim alan Türk mühendisler yurt dışında cazip koşullarla çalışma imkanı buluyorlar.
GÖRSEL İLETİŞİM TASARIMI
Jenerik çekmekten, paket tasarımı yapmaya kadar geniş bir çalışma alanı burası. Yaratıcılığın teknolojiyle buluştuğu bu alan görsellikle ilgili bir çok yerde iş sahasına sahip. Tasarımcılar; iletişim medya ve reklamcılık alanlarının yanı sıra bilgisayar destekli grafik tasarımı ile de uğraşabiliyor.Bölüm öğrencileri mezun olmadan iş teklifleriyle karşılaşabiliyor.
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Farklı ülkelerle profesyonel platformlarda sürdürülen ilişkiler uluslararası ilişkiler uzmanlarına duyulan ihtiyacı arttırıyor. Öğrencilere verilen yabancı dil eğitimleri de bu mesleği daha da ilgi çekici kılıyor. Bölümün mezunları çok uluslu şirketlerde çalışabilecekleri gibi, özel sektörde de kolaylıkla iş bulma imkanına sahipler.
YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ Bu alandaki kişiler bankacılık, otomotiv telekomünikasyon vb. sektörler olmak üzere her alanda kullanılan bilgisayar sistemlerinin, yazılım tasarımını hazırlayıp sisteme entegre ederler. Özel sektörde ve kamu sektöründe çalışmaktadırlar. Fikir üretimine dayalı bir iş olduğundan yazılım mühendislerinin kendi işlerini kurma olanakları da mevcuttur.
Bilgisayar ve Sistem Mühendisliği: Bilgisayar ve network ağlarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artması, bu alandaki şirket sayısının da artmasını sağlayacak. Bu şirketlerde istihdam edecek çalışanlara her geçen yıl daha da fazla ihtiyaç olacak.
Finans Analistliği: Finans sektörünün daha da büyüyecek olması fonlar ve borsa hisselerini bilen analistlere ihtiyacı arttıracak.
Ekolog: Dünya nüfusunun artışı ve çevresel atıkların miktarının yükselmesi, çevresel temizliği ön plana çıkarıyor. Bu konuda görev alacak insanlara ihtiyaç duyulacak.
Kriminolog: Suç oranlarının özellikle büyük şehirlerde artmasıyla, suçu anında tespit edecek uzmanlara duyulacak ihtiyacın da aynı oranda artması beklenmekte.
Hemşirelik: Ülkemizde ilaç ve hastane yatırımlarının artması, ülkemizdeki genç nüfusun yoğunluğu ve önümüzdeki yıllarda bu yoğunluğun yaşlanacağı gerçeği hemşire ihtiyacını daha da arttıracak.
Ortodondistlik: Diş çarpıklıklarını düzeltme olarak adlandırabileceğimiz ortodonti, her yaştaki hastaya uygulanabilir olduğundan ve istenilen sonuçlara ulaşıp estetik olarak tatmin edici görüntüye kavuşmaya yardımcı olduğundan, bu konuda gittikçe bilinçlenen toplumumuzda önümüzdeki yıllarda da yoğun ve artan bir talep söz konusu olacaktır.
Fizyoterapist: Dünya genelinde yaşlı ve engelli nüfusun artışı, fizyoterapistlere yeni meslek alanları oluşturacak.
Evlilik ve Aile Terapistliği: Günümüzde daha fazla evlilik boşanma ile sonuçlanırken, yaşam stresi daha çok aileyi ve çifti terapistlere yöneltiyor.
Şehir Planlayıcısı: Nüfusun artmasıyla bir kaos haline gelen şehir yaşamı, etkinliklerin ve yerleşim bölgelerinin detaylı planlanmasını zorunlu kılıyor.
Veri Tabanı Yöneticileri: İş kollarının tamamen teknolojiye bağlı hale gelmesiyle, bilgisayar destekli veritabanı yaratan kişiler ön plana çıkacak.
İnternet Güvenliği: İnternette kişisel bilgilerin çok rahat kullanılması, güvenlik programlarını hazırlayanların önemini arttırmıştır.
Web Tasarımcısı: İnternet üzerinde kendine ait bir sitesi olmayan şirketler, artık müşteriler tarafından ulaşılamıyor. O yüzden her şirketin, her organizasyonun kendine ait bir sitesi olması gerekiyor. Bu da web tasarımcılarının gittikçe daha büyük bir öneme sahip olmasını sağlıyor.
Turizm İşletmeciliği: Turizm otel yöneticileri, işletme yöneticileri, yiyecek-içecek işletme yöneticileri, pazar ve ürün geliştirme yöneticilerine olan ihtiyaç giderek artacak.
Ergonomi Mühendisliği: Modern ergonomi bilimi çalışanların verimini ve kapasitesini arttırmayı amaçlayan çağdaş bir bilim dalı. Ergonomi mühendisleri, çalışanların verimini arttırmak için ergonomik ortamlar geliştirir. Finans kurumları ve endüstri kuruluşları ergonomi mühendislerinin çalışabileceği önemli alanlar.
Diyetisyenlik: Çağımızın iş ve yaşam şekilleri daha az enerji tüketmek üzerine şekillenmekte olduğu ve yemek yeme alışkanlıklarımız da fast food yönünde yoğunlaştığından, günümüzde de önemli bir meslek haline gelen diyetisyenlik önümüzdeki yıllarda parlayan meslekler arasında üst sıralarda yer alacaktır.
Genetik Mühendisliği: Genetiğin geleceğin meslekleri arasında ilk sırayı alacağı herkesin ortak görüşü. Uzmanlar insanın gen haritasının çıkarılmasının ekonomide, 1970`lerin bilgisayar teknolojisinin yarattığı devrime benzer bir sonuç doğuracağı ve gelecek yılların genomik (genetik ekonomisi) çağı olacağı görüşünde birleşiyor.
16 Kasım 2012 Cuma
Bir kuyumcunuz VAR MI?????
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister;
Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:
"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir."
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna
bir on lira veririm."
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm."
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır......
Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler......
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...
Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:
"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir."
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna
bir on lira veririm."
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm."
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır......
Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler......
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...
15 Kasım 2012 Perşembe
HER ŞEY ÇOCUKLUĞUMUZDA MI GİZLİ??????
Çocukluk insan hayatının sonraki kısmında birçok şeyi hatta herşeyi belirliyor;Adeta insan hayatının ANAVATANI!!!???
Çocuk yaşta yaşanan kötü tecrübeler veya hastalıklar hayatı düşündüğümüzden çok daha fazla etkileyecek ve farkında olmadığımız stratejilerin kullanılmasını sağlayacaktır. Erkek çocuğun babası, kız çocuğun annesi ile olan ilişkileri de kişinin geleceğinde önemli etkiler oluşturmaktadır.Bu tecrübelere bağlı etkiler ortadan kaldırılmadıkça değişimin olması kolay değildir.
Doğa insan ilişkisi 0-7 yaş arasında kurulabilir ve çocuk doğa içinde özgürce yer alabilirse, yaratıcılığının kullanılabilir olmasını sağlayacaktır.Kaybolmuşluk duygusu bir veya birden çok içerikte görünür olma ihtiyacını ortaya çıkaracak, bu da bir şekilde kişinin yaptığı işe yansıyacaktır.
En önemlisi ise yaratıcı zihinlerde herhangi bir konu ya da içerik çok önemli hale geldikten sonra başka hiçbirşey düşünülmemekte, dış dünya ile bağlantılar kesildiği için kişi kendisini koruyamamakta ve tehlike altında kalmaktadır. Yaratıcı olma özelliği ise kişinin, küçük yaştan itibaren doğa ile bağlantısında gizlidir.Doğada hiçbir sınır yoktur. Çocuklukta elde edilen bu zihinsel sınırsızlığı açığa çıkaracak ortam bulunduğu taktirde kullanılır hale gelir.Zeka hızı fazla ve algı seviyesi yüksek insanların kendisini korumaları için ilave araçlara ihtiyaç duymaları normal sayılmalıdır. Bu anlamda Dahiler her zaman daha büyük tehlike altında kalmaktadır.
Kişisel gelişim uygulamaları,yaşananların etkilerini kişinin üzerinden kaldırabilmekte ve kaynaklar ve yaratıcılığın daha zengin olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Evliya Çelebi "Çok okuyan değil, çok gezen bilir" demiş. Ama bilinmesi gereken önemli noktalardan bir başkası da bilmek de bazen farkında olmadan sorun yaratabilir. Önemli olan zihinsel süreçlerin nasıl oluştuğunun farkına varmak gerektiğidir. Zihnimiz mantıksız ve içeriksiz çalışmakta ve biz mantıklı ve içerik ile birlikte düşündüğümüz için çoğu şeyi anlayamamaktayız. Bunu öğrenebildiğinde kişinin kendi hayatını yönetmesi çok kolaylaşmaktadır. Bu da içeriksiz bilgi aktarımı ile oluşacak süreçtir.
12 Kasım 2012 Pazartesi
“Bildiklerinin Esiri, Bilmediklerinin Efendisi” Olmak ACİZLİKTİR.....
“Pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağı ile yetmiş iki milleti dolaşırım.”sözü ile yaklaşık sekiz asır önce “Gel! Ne olursan ol, yine gel” diyerek dünyaya sevgiyle seslenen Mevlana’nın, Türkiye’nin yıllardan beri coğrafi ve kültürel açılardan benimsediği siyasi konumla aynı konumda olması enteresandır: “Doğu ve Batı arasındaki köprü.”Mevlevilik bugün birçok ülkede çok sayıda gönüldaşa sahip. Türkiye’nin en büyük hoşgörü simgesi o. Mevlana’nın eseri olan Mesnevi dünyanın bütün dillerine çevrilmekte..
Zaten Konya’ya ister bir turistik seyahatle, ister özellikle Şeb-i Arus etkinliklerine gidenlerin birleştikleri tek nokta, “Mevlana bana gerçek kimliğimi, özümü gösterdi. Geri kalan her şeyin ancak bir görüntüden ibaret olduğunu anlamama yardımcı oldu.
Benim ne cinsiyetimle, ne ırkımla, ne de dinimle ilgili bir ayırıma tabi tutmadı.” şeklindeki görüşler olmaktadır ki, bu da tek başına Mevlana’nın evrene nasıl bir ışık yaydığının en güzel örneğidir.
Mevlana’ya göre insan, ne olduğunu bilmek için, öncelikle nereden geldiğini anlamak zorundadır. Yine Mevlana’ya göre böyle bir anlayış Allah’ın bir parçası, “O”nun bir yansıması olduğunun bilincinde olan insanın nasibidir.
“And olsun ki biz insanoğlunu üstün kıldık...” ayetiyle Yüce Allah; insanın diğer bütün varlıklardan üstünlüğünü, şan ve şerefini ilan etmiştir. Mevlana; tüm eserlerinde insanı, bu üstünlüğünü vurgulayarak ele alır. Düşüncesini şöyle özetler: “Alemden maksat insandır”.Kesin olarak söyleyebiliriz ki esas itici güç, her insanın doğasında bulunan kendini bilme arzusudur. Çünkü insanlar hep “Ben kimim?” sorusuna cevap aramakla meşguldür.
Hep “Bildiğini mi söyleyecek, yoksa söylediğini mi bilecek?”
Mevlana’ya göre insanların içlerinde kendilerinin dahi farkında olmadıkları öyle bir güç, öyle bir potansiyel, öyle bir enerji vardır ki, o puslarla kaplı ortamın perdesinin bir an evvel açılması gerekmektedir. Der ki:
“İnsanların taş yüreklerinde öylesine bir ateş vardır ki perdeyi kökünden yakar.
Perde yandı mı, insan Hızır hikayelerini de tamamen anlar.”
Biz insanların en büyük sıkıntılarından biri de, karşımızdakini kendi istediğimiz şekilde görmeye ve değerlendirmeye çalışmamızdır.
Doğaldır ki, bu dünya üzerinde yaşayan herkes yaşamları süresince hep birbirlerini etkilerler.
Her olayda, her olanda hepimizin izini görmek mümkündür. Eğer dünyanın herhangi bir köşesinde bir çocuk ölüyorsa, o çocuğun ölümünden hepimiz ayrı ayrı pay sahibi ve sorumluyuz demektir. Eğer dünyanın bir köşesinde bir insan açlıktan ölüyorsa, kötü hayat şartlarından yok oluyorsa, sorumluları da yine hep bizleriz. Bir yerde ölen de, öldüren de, yok olan da, yok edilen de hep biziz. Çünkü her olayın sayısız nedeni ve o olayları oluşturan sayısız etki alanları vardır. Bunların hiçbirini “Kader” deyip, savuşturamayız. Bu dünyada, herkes, her şeyden kısmen de olsa sorumludur.Unutmamak gerekir ki;
“İnsanları öldüren, silah değil,silahı kullanan insandır.” ,
her insanın varlığı, yaratılışının ve yaşantısının bir müşterek eseridir.
Ancak; “İyilik aradı mı, insanda kötülük kalmaz.” diyerek, tüm insanları, tüm insanlığı iyilik, güzellik, doğruluk yolunda yürümeye ve böylece sahip olduğu olumsuzluklarını törpülemeye davet eder.
Yine Mevlana’ya göre, insan şu dört olumsuz vasfından kurtulmalıdır. İnsanın yaşamında devamlı birer ayak bağı olan bu dört huy, dört kuşa aittir.
Şöyle der:
“Tavus kuşu gibi azametli,Kaz gibi hırslı,Horoz gibi şehvete düşkün olmak ve
Karga gibi olmayacak ümitlere düşüp, Uzun ömre tamah etmek..”
Mevlana’nın deyişiyle “Aklın Çarmıhı” olan bu huylar insanın yükselmesine ve yücelmesine manidir.
Mevlana’ya göre , insanın değeri dış kalıbına verdiği değer değil, özünden kaynaklanan ve içinde Allah’ın nurunun yansıdığı özüdür. İçindeki bu cevherin farkında olmayanlar, boşa çaba sarf ederler. Bu konuda şöyle demektedir:
“Kese ve dağarcığın değeri içindeki altına bağlıdır.
İçinde altın olmasa beş para etmezler.”
İnsanların pek çoğu da, hiçbir şeyin farkında olmadan ya da böylesi daha kolay diye adeta rüzgarın estiği yöne doğru kendini bırakmış pupa yelken gitmekle meşgul. Mevlana ise bu düşünce tarzına da karşıdır ve aşağıdaki sözleri söyler:
“Hiçbir testici su konmasın diye, testi yapmaz.
Alemi boşa mı yaratıldı sanırsın.”
“Gönlünün aydınlığı ve cilası nispetinde sırları görürsün.”
“İnsan görüntüde dünyanın parçasıdır. Fakat sen sıfat bakımından insanı, cihanın aslı olarak bil.”
Mevlana’ya göre felsefe, yalnız akla dayandığı sürece hem sakat hem de eksikliklerle doludur. Çünkü akıl; çevreyle insanın, beş duyusu ile sarmalanmış ve şartlanmıştır. Yine Mevlana’ya göre, yalnız geleneklere dayanan ahlak, kusursuz demek değildir. Hele hele düşüncesini özgürce kullanan insanlar, eleştiriye her zaman açık olmak durumundadır.
Tasavvufa genel bakışına göre insan, varlığın hem gayesi, hem de sonudur. Mutlak varlıktan güç alemine, oradan doğa alemine ve ardından da maddeye geçiş yapmıştır.Mevlana Felsefesi, hiçbir zaman tek başına sözle, akıl ile, bilimle anlaşılamaz. Mevlana aynı zamanda sadece bir düşünür, bir şair, bir tasavvuf ehli de değildir. Doğaldır ki bunların her biri onun birer sıfatıdır.
Mevlana, bir düşünce ve ahlak sistemidir, bir hayat düzenidir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, algılaması, davranışları ve her şeyi ile yüceliği öğreten dünün, bugünün ve yarının büyük bir onur anıtıdır.
Mevlana, herhangi bir düşüncesini, bir duygusunu, bir anlayışını anlatırken mantıksal tahlillere, bilinen felsefi kalıplara, tasavvufun katı kurallarına başvurmaz. Tasavvuf terimlerini çok az kullanır.
Mevlana’ya göre irşat, yani aydınlatma yolu ile doğru yolu gösterme çabası yalnız, olgunlaşmış, tekamül etmiş insanın hakkıdır. Bu konuyla ilgili mesnevinin birinci cildindeki sözleri önemlidir.
Mevlana’nın tasavvufunda gaye, kulluk ve yokluktur. Yine Mevlana’nın tasavvufunda yaratılışın, hayatın manası aşktır. Aşk ise kimseye niyazı, ihtiyacı olmayan Allah’ın, en belirgin vasıflarındandır.
Mevlana’ya göre, insan kendi eksik aklıyla ve şahsi görüşleriyle gerçek bilgi sahibi olamaz. Herkesin görüş açısı ve derinliği farklıdır. Mevlana bu konuyu açıklamak için şu hikayeyi anlatır:
“Hindistan’dan bir fil getirip, karanlık bir yere koyarlar. Getirilen bu fili seyretmek isteyen halk oraya gelince, karanlıkta göremez ve ona dokunmaya başlarlar. Filin hortumunu tutan onu bir oluğa, kulağını tutan yelpazeye, ayağını tutan da direğe benzetir. Özetle herkes filin neresine dokunduysa, kendi zannınca bir hüküm verir. Fakat herkesin elinde bir mum olsaydı, halk fili bütün halinde görüp, onun neye benzediği konusunda yanılmayacak, görüş ayrılıkları kalkacak, herkes gerçek bilgi sahibi olacaktı.”
Mevlana bu örnekle düşünürlerin yalnızca kendi dar görüşlerine itibar etmelerini tenkit eder. Herkesin kendine has bir görüşü olduğu ve tek olan gerçeğe farklı yönlerden baktığı için, gerçeği bir bütün halinde göremeyip, yanılmaya mahkum olduklarını belirtir.
Zaten Konya’ya ister bir turistik seyahatle, ister özellikle Şeb-i Arus etkinliklerine gidenlerin birleştikleri tek nokta, “Mevlana bana gerçek kimliğimi, özümü gösterdi. Geri kalan her şeyin ancak bir görüntüden ibaret olduğunu anlamama yardımcı oldu.
Benim ne cinsiyetimle, ne ırkımla, ne de dinimle ilgili bir ayırıma tabi tutmadı.” şeklindeki görüşler olmaktadır ki, bu da tek başına Mevlana’nın evrene nasıl bir ışık yaydığının en güzel örneğidir.
Mevlana’ya göre insan, ne olduğunu bilmek için, öncelikle nereden geldiğini anlamak zorundadır. Yine Mevlana’ya göre böyle bir anlayış Allah’ın bir parçası, “O”nun bir yansıması olduğunun bilincinde olan insanın nasibidir.
“And olsun ki biz insanoğlunu üstün kıldık...” ayetiyle Yüce Allah; insanın diğer bütün varlıklardan üstünlüğünü, şan ve şerefini ilan etmiştir. Mevlana; tüm eserlerinde insanı, bu üstünlüğünü vurgulayarak ele alır. Düşüncesini şöyle özetler: “Alemden maksat insandır”.Kesin olarak söyleyebiliriz ki esas itici güç, her insanın doğasında bulunan kendini bilme arzusudur. Çünkü insanlar hep “Ben kimim?” sorusuna cevap aramakla meşguldür.
Hep “Bildiğini mi söyleyecek, yoksa söylediğini mi bilecek?”
Mevlana’ya göre insanların içlerinde kendilerinin dahi farkında olmadıkları öyle bir güç, öyle bir potansiyel, öyle bir enerji vardır ki, o puslarla kaplı ortamın perdesinin bir an evvel açılması gerekmektedir. Der ki:
“İnsanların taş yüreklerinde öylesine bir ateş vardır ki perdeyi kökünden yakar.
Perde yandı mı, insan Hızır hikayelerini de tamamen anlar.”
Biz insanların en büyük sıkıntılarından biri de, karşımızdakini kendi istediğimiz şekilde görmeye ve değerlendirmeye çalışmamızdır.
Doğaldır ki, bu dünya üzerinde yaşayan herkes yaşamları süresince hep birbirlerini etkilerler.
Her olayda, her olanda hepimizin izini görmek mümkündür. Eğer dünyanın herhangi bir köşesinde bir çocuk ölüyorsa, o çocuğun ölümünden hepimiz ayrı ayrı pay sahibi ve sorumluyuz demektir. Eğer dünyanın bir köşesinde bir insan açlıktan ölüyorsa, kötü hayat şartlarından yok oluyorsa, sorumluları da yine hep bizleriz. Bir yerde ölen de, öldüren de, yok olan da, yok edilen de hep biziz. Çünkü her olayın sayısız nedeni ve o olayları oluşturan sayısız etki alanları vardır. Bunların hiçbirini “Kader” deyip, savuşturamayız. Bu dünyada, herkes, her şeyden kısmen de olsa sorumludur.Unutmamak gerekir ki;
“İnsanları öldüren, silah değil,silahı kullanan insandır.” ,
her insanın varlığı, yaratılışının ve yaşantısının bir müşterek eseridir.
Ancak; “İyilik aradı mı, insanda kötülük kalmaz.” diyerek, tüm insanları, tüm insanlığı iyilik, güzellik, doğruluk yolunda yürümeye ve böylece sahip olduğu olumsuzluklarını törpülemeye davet eder.
Yine Mevlana’ya göre, insan şu dört olumsuz vasfından kurtulmalıdır. İnsanın yaşamında devamlı birer ayak bağı olan bu dört huy, dört kuşa aittir.
Şöyle der:
“Tavus kuşu gibi azametli,Kaz gibi hırslı,Horoz gibi şehvete düşkün olmak ve
Karga gibi olmayacak ümitlere düşüp, Uzun ömre tamah etmek..”
Mevlana’nın deyişiyle “Aklın Çarmıhı” olan bu huylar insanın yükselmesine ve yücelmesine manidir.
Mevlana’ya göre , insanın değeri dış kalıbına verdiği değer değil, özünden kaynaklanan ve içinde Allah’ın nurunun yansıdığı özüdür. İçindeki bu cevherin farkında olmayanlar, boşa çaba sarf ederler. Bu konuda şöyle demektedir:
“Kese ve dağarcığın değeri içindeki altına bağlıdır.
İçinde altın olmasa beş para etmezler.”
İnsanların pek çoğu da, hiçbir şeyin farkında olmadan ya da böylesi daha kolay diye adeta rüzgarın estiği yöne doğru kendini bırakmış pupa yelken gitmekle meşgul. Mevlana ise bu düşünce tarzına da karşıdır ve aşağıdaki sözleri söyler:
“Hiçbir testici su konmasın diye, testi yapmaz.
Alemi boşa mı yaratıldı sanırsın.”
“Gönlünün aydınlığı ve cilası nispetinde sırları görürsün.”
“İnsan görüntüde dünyanın parçasıdır. Fakat sen sıfat bakımından insanı, cihanın aslı olarak bil.”
Mevlana’ya göre felsefe, yalnız akla dayandığı sürece hem sakat hem de eksikliklerle doludur. Çünkü akıl; çevreyle insanın, beş duyusu ile sarmalanmış ve şartlanmıştır. Yine Mevlana’ya göre, yalnız geleneklere dayanan ahlak, kusursuz demek değildir. Hele hele düşüncesini özgürce kullanan insanlar, eleştiriye her zaman açık olmak durumundadır.
Tasavvufa genel bakışına göre insan, varlığın hem gayesi, hem de sonudur. Mutlak varlıktan güç alemine, oradan doğa alemine ve ardından da maddeye geçiş yapmıştır.Mevlana Felsefesi, hiçbir zaman tek başına sözle, akıl ile, bilimle anlaşılamaz. Mevlana aynı zamanda sadece bir düşünür, bir şair, bir tasavvuf ehli de değildir. Doğaldır ki bunların her biri onun birer sıfatıdır.
Mevlana, bir düşünce ve ahlak sistemidir, bir hayat düzenidir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, algılaması, davranışları ve her şeyi ile yüceliği öğreten dünün, bugünün ve yarının büyük bir onur anıtıdır.
Mevlana, herhangi bir düşüncesini, bir duygusunu, bir anlayışını anlatırken mantıksal tahlillere, bilinen felsefi kalıplara, tasavvufun katı kurallarına başvurmaz. Tasavvuf terimlerini çok az kullanır.
Mevlana’ya göre irşat, yani aydınlatma yolu ile doğru yolu gösterme çabası yalnız, olgunlaşmış, tekamül etmiş insanın hakkıdır. Bu konuyla ilgili mesnevinin birinci cildindeki sözleri önemlidir.
Mevlana’nın tasavvufunda gaye, kulluk ve yokluktur. Yine Mevlana’nın tasavvufunda yaratılışın, hayatın manası aşktır. Aşk ise kimseye niyazı, ihtiyacı olmayan Allah’ın, en belirgin vasıflarındandır.
Mevlana’ya göre, insan kendi eksik aklıyla ve şahsi görüşleriyle gerçek bilgi sahibi olamaz. Herkesin görüş açısı ve derinliği farklıdır. Mevlana bu konuyu açıklamak için şu hikayeyi anlatır:
“Hindistan’dan bir fil getirip, karanlık bir yere koyarlar. Getirilen bu fili seyretmek isteyen halk oraya gelince, karanlıkta göremez ve ona dokunmaya başlarlar. Filin hortumunu tutan onu bir oluğa, kulağını tutan yelpazeye, ayağını tutan da direğe benzetir. Özetle herkes filin neresine dokunduysa, kendi zannınca bir hüküm verir. Fakat herkesin elinde bir mum olsaydı, halk fili bütün halinde görüp, onun neye benzediği konusunda yanılmayacak, görüş ayrılıkları kalkacak, herkes gerçek bilgi sahibi olacaktı.”
Mevlana bu örnekle düşünürlerin yalnızca kendi dar görüşlerine itibar etmelerini tenkit eder. Herkesin kendine has bir görüşü olduğu ve tek olan gerçeğe farklı yönlerden baktığı için, gerçeği bir bütün halinde göremeyip, yanılmaya mahkum olduklarını belirtir.
11 Kasım 2012 Pazar
8 Kasım 2012 Perşembe
Çankaya Özel Eğitim Mesleki Eğitim MerkeziVİZYON-MİSYON-BAŞARILAR(Çankaya İş Okulu)
GELECEĞE YÖNELİM(Çankaya İş Okulu Stratejik Planı2011-2014)
10. Misyon, Vizyon, Temel Değerler
MİSYONUMUZ
|
Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan 23 yaşından gün almamış bireylerin, temel yaşam becerilerini geliştirmek, topluma uyumlarını sağlamak, iş ve mesleğe yönelik bilgi ve beceriler kazandırmak.
|
VİZYONUMUZ
|
Okulumuzu ürettiği ürünler ile markalaşmış, mezunlarının işe yerleştirilmesi ayrıcalığına sahip, Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezleri arasında örnek gösterilen bir okul haline getirmek.
|
TEMEL DEĞERLERİMİZ
|
1. Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlıyız
2. Ben değil, biz duygusuna sahibiz
3. Güler yüzlü, hoşgörülü ve sabırlıyız
4. Okul-öğrenci ve aile işbirliği içerisindeyiz
5. Üretkeniz ve çalışkanız
6. Erişilebilir ve Ulaşılabiliriz. |
1-2010-İş OKULLARI ARASI Bowling Turnuvası 4.Şilti
2-2010 Kayseri Erciyes üniv.spor yarışmalarından 10 ÖĞRENCİ İLE 15 MADALYA
3-2010 yılı 'Ankara METEF' Teşekkür Belgesi
4- 2011 Atina Özel Olimpiyatları Dünya Yaz Oyunları, 5 ÖĞRENCİ İLE Jimnastikte 3 Altın,5Gümüş,3Bronz olmak üzere TOPLAM:11 MADALYA...
4- 2011 Atina Özel Olimpiyatları Dünya Yaz Oyunları, 5 ÖĞRENCİ İLE Jimnastikte 3 Altın,5Gümüş,3Bronz olmak üzere TOPLAM:11 MADALYA...
5- 2011-MEB Beyaz Bayrak Ödülü
6-2011-Çankaya MEM "Karikatür ve Fotoğraf Yarışması"3.lük ödülü,
6-2011-Çankaya MEM "Karikatür ve Fotoğraf Yarışması"3.lük ödülü,
7-2011-2012 Eğit. Öğret. Yılı, TKY EKİP DALI ’Çankaya Yılın Kaliteli Okulu’ 1. Şilti ve duvar levhası
8-2011-Ankara İl Milli Eğitim;Eğitim, Kültür ve Sanat Dergisinde başarılı okullar arasından, tanıtıma layık görülen ve okulumuz öğrenci resimlerinin derginin 'Kapak Resmi' ne konu edilmesi,ve dergide okul tanıtımına yer verilmesi,
9-2011-Zihin Engelli Çocuklar Resim Yarışması(Türkiye Geneli) Jüri Özel Ödülü
10-2011 yılı 'Ankara METEF' Katılım-teşekkür belgesi,
11-2012-TKY EKİP dalı ‘EĞİTİMDE KALİTE UYGULAMALARI’ ödül töreninde Ankara 3.lük şilti ve bayrağı,
9-2011-Zihin Engelli Çocuklar Resim Yarışması(Türkiye Geneli) Jüri Özel Ödülü
10-2011 yılı 'Ankara METEF' Katılım-teşekkür belgesi,
11-2012-TKY EKİP dalı ‘EĞİTİMDE KALİTE UYGULAMALARI’ ödül töreninde Ankara 3.lük şilti ve bayrağı,
12- 2012 Samsun üniversite özel oyunlarından3 öğrenci ile. 8 madalya,
13-2012-Ankara Tössed jimnastik oyunlarından 4 öğrenci ile, 18 madalya,
14-Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından 2012 MAYISINDA '30.GENÇLİK HAFTASI' KUTLAMALARINDAN Teşekkür Belgesi, 15-Özel Olimpiyatlardan 'TEŞEKKÜR' belgesi,
16-2012-TBMM SERGİ SOLONUNDA meclis bülteninde yer alarak,ilk defa bir özel eğitim mesleki eğitim merkezi - İş Okulu mezuniyet töreninin MECLİS'te yapılması ve öğrencilerimizin sorunlarına dikkat çekilmesi,
17-Habertük gazetesi Ankara İl Milli eğit.valilik işbirliği protokolü gereği başarılı okulların tanıtımı projesi İle 16.01.2013’te gazetede okul tanıtım yazısı…
18-2014 DENİZLİ Pamukkale'de yapılan TÖSSED-Özel Olimpiyat Oyunları Atletizm dalında 3 öğrencimiz 4 Altın,1 Gümüş,1 Bronz olmak üzere toplamda 6 Madalyayı okulumuza kazandırdı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)