8 Ocak 2019 Salı




             EHL-İ HÂL
 Hüzün bizim topraklara ait bir duygu.....
 Bizim kültürümüz ağız dolusu gülmeyi kaldırmaz.
 Bu dünyada yaralanmış ruhları sarmış bedenlerle dolu etrafımız.
 Hâl ehliyiz, içselleştiririz.
 Kâl dili, hâlimizi anlatmaya yetmez.
"Yalnız hüznü vardır kalbi olanın" der ya şair.
 Yani kalb-i idrak gerektir hâl ehli olana.
 Hüzün önemli mesele vesselam...
 Sen gittiğin ve yittiğin ülkede ulaşamadığımsın  ey gönlüm.
 Kendi içinde gezinmek ister yürek bazen.
 İçinde gezmek gerektir de bazen kendinin.
 Gezip gezip yorulmak.
 Açık bir pencere arar insan, hayallerle gerçeklik arasında.
 Kalabalıklar arasında yalnızlığı da yaşayarak.
 Hayalde kalsa dünyaya yaban, gerçeğe dönse dünya yavan...
 Kalabalık içinde ıstırabım farklı, bireysel çektiklerim cabası.
 Bazen inziva, bazen tefekkür ama her zaman tevekkül.
 Kuşlarla sohbet edesim var, doğayla, dağla, denizle...
Hatta daha da cüretkârım Hak'la.
Hissiyatta onlar çok cömert, hem dingin, hem heyecanlı.
Ama insan, ah insan!
Hem beşer, hem karmaşık, bir o kadar atarlı ve hem de tenha...
Lakin hâl dili, yani sükuttur beşeri adam eden,
Manalar ve baştan ayağı söz olmuş bedenimizle,
Derûnumuzdakiler söz kalıbına, harf diline sığmaz.
Hâl geldikten sonra lafın ne gereği var?
Sükûtu bir dost dili haline getirebilsek.
Dil yeryüzü, gönül gökyüzü,
Daha çook konaklama gerektirir, 'gümüşten altına doğru,
Yeryüzünden varış gökyüzüne...'
Gümüşten altına evirilişte dil mi söze, söz mü dile emanet?
 Suret ehli olanlar  okuyup anlayamaz ki, hâl ehlini,
Kâl ile tebliğ istemez bu gönül,
HÂL İLE TEBLİĞ GEREKTİR.

                                                                                S.Y.OCAK/2019

 
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ve bir gün...Aklın ile vicdanın arasında kalırsan eğer;VİCDANINI seç.Çünkü aklın çıkarını korur,Vicdanın ise İNSANLIĞINI...