2 Ocak 2013 Çarşamba

Biz bu dünyaya sahip olmaya mı geldik, yoksa şahit olmaya mı?

         Yeni bir yıl daha tükenmek üzere emrimize amade, mutlak kaderle muallak kader yine işbaşında....Mutlak kaderle; dünyaya geliş ve dünyadan ayrılış rotamız, saçımızın sıklığı-rengi, göz rengi ve de zihin sınırlarımızın ulaşabileceği son noktanın belirlenmiş olduğu düşünülecek olursa, muallak kaderi oluşturan benliğimiz, bakalım bizi hangi zihinsel ve duygusal dünyamızın bileşkesi olan seçimlerimizle baş başa bırakacak....

          Değerli eğitimci ve yazarımız, Fehimdar Çiftçi hocamın bilimsel araştırmalarla da müspet tespiti bu merhalede önem arzetmekte;"İNSANIN DUYGU HAYATI İLE DÜŞÜNCE HAYATI ARASINDA MÜTHİŞ BİR BAĞ VARDIR".
             Hissiyatımız ve de fikriyatımızın denge durumu isteklerimizin limitini ortaya koymaktadır.Bu limit başkalarının hak ve hukukuna verdiğimiz değer ölçüsünde anlam kazanır ve de pozitif anlamda yerini bulur elbet.Merhum Eğitimci ,Şair ve Yazar Basri GOCUL'un vecizesinde olduğu gibi;
            BAŞKASINA  HOŞ  GELMEZ  NEFSİNE  FENA  GELEN » ,
            BU  DÜSTÛRA  DAYANSIN  BEŞERΠ MUÂMELEN!
     

 Tam da konumuza tabiri caizse "cuk oturacak"iki kuble yine Basri Gocul'dan;  
                   Mutlulanma sebebi değildir"cismani haz"
                 Bir doygun obur domuz asla mes'ut sayılmaz.
    Biz bu dünyaya sahip olmayamı geldik yoksa şahit olmaya mı????
Bu Maymun iştahımızdan kurtulabilmemiz için...
Muallak kaderimizin her anlamda,doğru seçim ve doğru kararlarla,doğru işi yapmamıza vesile kılınabilmesi için;

          Cevaplandırılması gereken asıl soru bu olsa gerek....

             Aslında mistik olarak durumu değerlendirdiğimizde, sahip olduğumuz herşeyin asıl sahibinin zaten varolduğu gün gibi ortada... Bir başka eğitimci yazar Osman Erenalp hocamızın bitmek bilmeyen isteklerimize dair yazısı dikkatimi çekti;Asya'da maymun yakalamak için bir Hindistan cevizini oyar, iple bir ağaca veya bir kazığa bağlar, cevizin altına ince bir yarık açar ve içine maymunun hoşlanacağı bir yiyecek koyarlarmış. Yarık sadece maymunun eli açıkken sığacağı genişlikte olur, yumruk yaptığında ise elini dışarı çıkaramazmış.Maymun yiyeceğin kokusunu alır,elini içeri sokar,yiyeceğini avucunun içine koyduktan sonra bir daha da elini dışarı çıkarmazmış.Sıkıca yumruk olmuş el, Hindistan cevizine mahkûm olunca avcılar kolayca kafese tıkarlarmış maymunu. Bunu kabullenmese, çılgına dönse de….
    Bu tuzağa yakalanmayanı, bundan kurtulabileni yokmuş maymunlar âleminin.
    Tutkularının esiri iken bir bakmışlar avcının esiri oluvermişler.
    Efendileri değişti sadece. Avcının esiri değil tutkularının esiri onlar. Maymunu tutsak eden “nefsi emmaresi” tasavvuf erbabının deyişiyle.
    Yapması gereken elini açıp o tuzak yiyeceği elinin tersiyle itip olduğu yerde bırakmak ama nerede o irade? o nefsi emmareye meydan okuyacak güç?
    Teşbihte hata olmasın –Darvin adlı düşünüre göre de atalarımız olmaları hesabiyle -insanları tuzağa düşüren ve orada kalmaya mecbur, mahkûm eden onun arzuları ve önüne atılan yemin dayanılmaz cazibesi.
   Sahip olmakla övündüğümüz çok şey bir tuzak ama,
   Nelere sahip olmak istemeyiz ki;
-Kullandığımız alandan kat kat fazlası büyük evlere,
-Çoğunlukla konuşmaktan başka bir özelliğini kullanmadığımız son model telefonlara,
-Birkez giydikten sonra,dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz moda giysilere,
-Okumadığımız kitaplara,
-Asla kadranının gösterdiği sürate ulaşmayacağımız süratli arabalara,
-Bize günde üç-beş kez zamanı,başkalarına ise zenginliğimizi gösterecek kol saatlerine,
-Gidilemeyen, gidilse de dinlendirmekten çok yorgunluktan haşatımızı çıkaracak yazlıklara,
-Oturmadığımız koltuk takımlarına,
-İzlemediğimiz dev ekran tv'lere,
-Kullanmadığımız daha nelere nelere..
                                                                           Sahip olmak tutkusu..
                                                                           Sahip olmak yanılgısı..
                                                                       SIRFAVUCUMUZDALAR ,DİYEREK..
                                                                                                                  symn