31 Aralık 2012 Pazartesi

OKULUMUZA UYGULAMALI OTEL ODASI AÇTIK!!!!!






Çankaya Özel Eğitim Meslekî Eğitim Merkezi-Okulu olarak içinde bulunduğumuz bilgi çağında BİLGİ'nin 5/4'ünün İLGİ olduğu gerçeğinden yola çıkarak öğrencilerimiz için yararlı olacağını düşündüğümüz bir işi daha gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.Okul ortamlarını zenginleştirerek öğrencilerin eğitimine katkı sağlayabileceğimiz farkındalığı ile 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı itibarı ile açtığımız,  Konaklama ve Seyahat Hizmetleri Bölümü için "UYGULAMALI OTEL ODASI" hazırlanması projesinde destekçilerimiz Ankara İKEA Müdürlüğü ve  velimiz Erol AKÇİN'di.
Proje kapsamında  hafif düzey zihinsel engelli öğrencilerin eğitim aldıkları ve çalışma hayatına hazırlandıkları MEB Çankaya Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Okulu’nun “Konaklama ve Seyahat Hizmetleri Bölümü” için bir sınıf baştan dekore edilerek otel odasına dönüştürüldü. Öğrencilere, bir otel odasının hazırlanma sürecini uygulamalı olarak öğrenme ve pratik yapma fırsatı sunacak olan otel odasının açılışı, 28 Aralık tarihinde MEB Çankaya Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Okulu’nda yapıldı. Ayrıca ,okulumuz öğretmenlerinin rehberliğinde öğrencilerinin el emeği göz nuru olan çalışmalarının sonucunda ortaya çıkardıkları ürünlerin satışa sunulduğu"Geleneksel Yılbaşı Kermesi"katılımcıların beğenisine sunuldu.2012 Yılını böylelikle yine yeniliklerle sonlandırıyor olmak bizleri inanılmaz mutlu kılıyor.
          "Hiç kimseye birşey öğretemezsiniz,ancak içindekini keşfetmesini sağlayabilirsiniz"...Galileo
http://cankaya.meb.gov.tr/www/cankaya-ozel-egitim-okulu-meslek-egitim-merkezi-kermesi/icerik/48

http://cankayaisokulu.k12.tr/index.html










“Eğitimde feda edilecek tek bir fert yoktur.” M. Kemal Atatürk

Değerli arkadaşlar;yeni yılda vücudunuzdan sağlık,gönlünüzden sevgi,yaşam alanınızdan mutluluk,çevrenizden sevdikleriniz,cebinizden paranız,kısacası maddi manevi olgunluk ve doygunluğunuz had safhada olsun İNŞALLLAHHHH!

9 Aralık 2012 Pazar

Şeb-i Arus,Hz. Mevlana'nın düğün gecesi

Hazret-i Mevlâna’yı Anma ve Vuslat yıldönümü törenleri her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilmektedir.
Şeb-i Arus, düğün gecesi demektir. Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 günü Hakk'a yürümüştür.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'a kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu
ve dostlarına ölümünün ardından ah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

“Ölüm günüm, düğün günümdür” tabirini kullandığı için anma törenleri, düğün günü ya da vuslat günü manasına gelen “Şeb-i Arûs“ olarak adlandırılmaktadır. Onun düşüncesinde ve fikirlerinde ölüm hiçbir zaman yokluk olarak kabul edilmemektedir."Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir" diyerek gönüllerdeki ölümsüzlüğe dikkat çekmiştir.
Hz. Mevlâna, "Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan" ifadesiyle de ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğuna dikkat çekmiştir.Allah (cc) Kur’an da haber veriyor; "Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz" (Ankebût, 29/57)

Allah’a, yani özüne döndürülen bir ruh için yokluk manasında kullanılan ölüm ifadesi, nasıl bağdaştırılabilir.
Hazreti Mevlâna ömrünü, Kur’an’a ve Peygambere adamasına rağmen, gelecekte hakkında çıkabilecek yalan ve iftiralara daha hayatta iken gereken cevabı vermiştir.
“Bu canım var oldukça ben Kur'an’a tutsağım Şeb-i Arus Törenleri
Muhammed Mustafa’nın yolundaki toprağım
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa
Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım”
 

Şems’ten ayrılık onu çok üzmüştü, ama sonunda Onu kalbinde bularak arayışını terk etti. Bu halini şu beyitle dile getirerek sevgi ile ulaşılacak mertebelerden haber vermiştir;
“Beden bakımından ondan ayrıyım ama bedensiz ve cansız ikimiz de bir nuruz.Ey arayan kişi! İster Onu gör, ister Beni. Ben O’yum, O da Ben.”
 Burada tarif edilen hal, tasavvuf edebiyatında sevenlerin birbirinde yok olma hali olan “fenâ halidir”.Hz. Mevlâna, şikâyet edilen ayrılıkların çaresinin, “sevgi” olduğunu da haber vermiştir.
Hz. Mevâna’nın çağrısı; Allah’ın kulları için sürekli açık tuttuğu tövbe kapısınadır. Başka mana aramaya gerek yoktur. 
              İşte Kur’an’ın beyanı;
"Allah 'a göre şu kimseler bir tövbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler..." (en-Nisa, 4/17)
              İşte Peygamberin beyanı;
“Can boğaza dayanmadıkça Allah (cc) kulun tövbesini kabul eder.” (Tirmizi)
              İşte de Mevlâna’nın çağrısı;
Gel! Ne olursan ol, yine gel...
İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta...
İster yüz kere tövbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş ol tövbeni...
Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değil, nasılsan öyle gel.
Onun çağrısı Hakka, hakikate, doğruluğadır.

Hz. Mevlâna’nın “Şeb-i Arûsu” vesile kılınıp,dünya görüşleri beşeriyetle yüzyüze getirilmektedir. Onun büyük bir mütefekkir, olduğu gerçeği tüm dünyayla paylaşılmaktadır, kaldı ki "O" TÜM DÜNYAYA MAL OLMUŞ büyük bir "İnsanı Kâmil"dir... 

8 Aralık 2012 Cumartesi

"İNOVASYON TÜRKİYE 2012" Fuarı İSTANBUL'da yapıldıı


İnovasyon kısaca ürün, üretim yöntemi, pazarlama yöntemi ya da organizasyonel yapılanmalarda yeni ya da önemli ölçüde geliştirilmiş ve ekonomik ya da sosyal değer taşıyan çözümlerin üretilmesi olarak tanımlanıyor. I. Sanayi Devrimi’nden - 18.Yüzyıldan bu yana, ülkelerin rekabetçiliklerinin büyük ölçüde teknolojiyi üretebilme, etkin bir şekilde kullanabilme ve teknolojiye dayalı yeni çözümler geliştirebilme yetkinliklerine bağlı olduğu görülüyor. Fakat özellikle 1990’lardan itibaren ABD, Japonya, Güney Kore, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerin teknoloji yönetimi ve inovasyon geliştirme konularına verdikleri büyük önem ve Ar-Ge’ye yaptıkları yatırımlar, rekabetçiliklerine ve çeşitli sektörlerde yakalamış oldukları büyük başarıya ve lider konuma doğrudan yansıyor.

2000’li yıllarda yürütülen çalışmalara baktığımızda da, OECD raporlarının tamamen inovasyon odaklı olduğunu ve çeşitli ülkelerin inovasyon politikalarının incelenmesine yönelindiğini görüyoruz. 2006 yılından başlayarak, 12 ülkenin inovasyon politikalarının gözden geçirildiği raporlarda, her ülkenin özgün koşulları irdelenmekte, inovasyon yaratmada devletin rolü üzerine odaklanılmakta ve her ülkenin inovasyon performansını iyileştirilebilmesi için yapması gerekenler, eğitim de dahil olmak üzere, somut öneriler şeklinde sıralanıyor. Geçen yıl, Mayıs 2010 tarihinde açıklanan “OECD İnovasyon Stratejisi” başlıklı çalışmada, inovasyonun kalkınmadaki rolüne odaklanılmakta ve bütünsel bir kalkınma gündeminin önemli bir parçası olması gerektiği vurgulanarak, “inovasyon en gelişmiş ülkelerden en azgelişmiş ülkelere kadar ekonomik büyümeyi sağlamakta ve yeni işler yaratmakta çok önemlidir” deniyor. Yani, OECD İnovasyon Stratejisi, sadece global dünyada rekabet edebilmek için değil, son yıllarda dünya ekonomisinin en temel sorunları olarak kabul edilen ekonomik büyümeyi, kalkınmayı sağlamak ve istihdamı artırmak için de inovasyonu bir çare olarak işaret ediyor. Buna paralel olarak da, bu sene Avrupa Komisyonu’nda “Büyüme için Inovasyon Bürosu” oluşturuldu.

Mikro ölçekte baktığımızda da, firmaların rekabet güçlerini oluşturan en önemli özelliklerden birinin inovasyon üretebilme kabiliyetlerinin olduğu görülüyor. Apple, Microsoft, Google, EBay, Facebook gibi marka değeri en yüksek şirketlerin entellektüel sermayeleri, fiziki sermayelerinden çok daha yüksek. Bu şirketlere değer katan en önemli faktörler; sahip oldukları insan kaynakları, kurumsal inovasyon kültürü, bilgiyi üretebilme ve yönetebilme yetkinlikleridir.

Günümüzdeki gelişmeler böyle iken, Türkiye’deki duruma baktığımızda; Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl yayınlanmakta olan “Küresel Rekabetçilik Endeksi” Raporuna göre, Türkiye’nin 2011-2012’de Küresel Rekabetçilik Endeksini oluşturan 12 bileşenden 5’inde ortalamanın altında bir değere sahip olduğu görülüyor. Bu bileşenlerden biri de inovasyondur. İnovasyon bileşeninde Türkiye’nin bu yıl tüm ülkeler içindeki konumu 2 basamak geriledi. Türkiye’nin inovasyon bileşeninde özellikle “patent” “entelektüel sermayenin korunumu” ve “Ar-Ge’ye yapılan şirket harcamaları” değişkenlerinde oldukça geride olduğu gözleniyor. Bunun anlamı, Türkiye’nin halen “ithal eden, ithal teknoloji ile üretim yapan” bir ülke konumunda olduğudur. Ancak düşük maliyetli üretim yapmaya dayalı rekabet stratejisi, gelişmiş ülke ekonomileri ile rekabet etmede artık yeterli olamamakta. Kısacası, Türkiye’de teknoloji ve inovasyon üreten bir ülke olma aşamasına geçilmediği ve sadece bir üretim üssü olarak kalındığı, başka bir deyişle teknolojik inovasyonda yetkinlik kazanılamadığı sürece, Türkiye’nin katma değer yaratılmasındaki payının giderek azalacağı, rekabet gücünü başka ülkelere kaptıracağı, yani dünya pazarlarında bir geleceğinin olamayacağı çok açık. Dolayısıyla ulusal rekabet stratejimizin;
      Katma değeri yüksek üretime, inovasyona, tasarıma ve markalaşmaya önem verecek şekilde oluşturulması bir zorunluluk haline geldi. Nitekim, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) 21. Toplantısı’nda kabul edilen Türkiye’nin “Bilim, Teknoloji ve Yenilik” Vizyonu; “ürettiği bilgi ve geliştirdiği teknolojileri, ülke ve insanlığın yararına yenilikçi ürün, süreç ve hizmetlere dönüştürebilen Türkiye”dir.Bu bağlamda da ülkemizde yapılan çalışmaların biraraya getirilmesi ve dünya ölçeğindeki çalışmalarla buluşturulması,bilgi,yenilik ve teknoloji paylaşımında bulunulması amacıyla bir dizi çalışma ve tanıtım projeleri olması yönünde fikir birliği oluşmuştur.







İNOVASYON TÜRKİYE 2012 Türkiye’de üretilen ve patenti alınan yenilikçi teknoloji ve buluşların en seçkin örneklerinin sergilendiği İNOVASYON TÜRKİYE FUARI, 01-04 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Toplamda 8.152 m2’lik alanda 588 yenilikçi teknolojik proje, ürün, patent ve buluş; yatırımcısıyla, çözüm ortağıyla,büyük şirketlerin CEO’ları,yöneticileri, yabancı ve yerli yatırımcı işadamları, medya ve meraklılardan oluşan toplam 9.826 kişi ziyaret etti. Fuarı ziyaret eden öğrenci sayısı ise 2.454 oldu.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türk Patent Enstitüsü, TÜBİTAK, KOSGEB, TSE, kalkınma ajansları, teknoparklar ve çeşitli üniversitelerin destekleriyle Türkiye’nin teknoloji üreten yüzü görücüye çıktı.

2.İNOVASYON TÜRKİYE FUARI 24-27 EKİM 2013’TE

24-27 Ekim 2013 tarihleri arasında yine İstanbul Fuar Merkezi’nde ziyaretçilerine kapılarını açacak, 2013’te uluslararası kimliğiyle büyüyerek, dünyanın birçok ülkesinden katılımlarla,şimdiden alanında dünyanın en önemli organizasyonlarından biri haline gelmeye başladı.

2013’te fuarla paralel olarak, İNOVASYON HAFTASI ve İNOVASYON TÜRKİYE KONGRESİ düzenlenecek.

İNOVASYON TÜRKİYE 2013’te ULUSLARARASI KATILIMCILARINI AĞIRLAYACAK

Çeşitli ülkelerden gelecek katılımcılarla ilgili olarak ülke/kurum ölçeğinde anlaşmalar gerçekleştirildi. Bu anlaşmalarla, İNOVASYON TÜRKİYE FUARI hemen ikinci senesinde uluslararası fuar kimliğini kazanmış olacak.

İNOVASYON TÜRKİYE; bakanlığımızın ve ilgili kurumlarımızın işbirliğiyle 2023 Türkiye’si vizyonunun en önemli etkinliklerinden biri haline gelecektir.


7 Aralık 2012 Cuma

Sağ beyin duygusaldır!Sol beyin eril,sürece ve sonuca bakar,Sağ dişildir!

Sağ Ve Sol Beynin Şifreleri

 


Yapılan araştırmalar, her geçen gün beyin ile ilgili yeni bilgiler veriyor.
Eğitim sistemleri, kalıplar ve iş dünyası, insanların daha çok sol loblarını kullanmalarını sağlıyor. Yıllarca insanların düşünce kapasitelerini ölçen IQ’ya son yıllarda en az onun kadar önemli duygusal zeka (EQ) kavramı da eklendi. EQ sağ beyni kullanma kapasitemizin en az sol kadar önemli olduğunu ortaya koydu.
IQ ve EQ arasındaki en önemli farklardan birisi, IQ’nuza 7 yaşından sonra yapabileceğiniz hiçbir şeyin olmaması. Ancak sağ beyin kapasitenizi her zaman istediğiniz kadar geliştirebilirsiniz.
 Kişinin duygularını tanıması ve beynini doğru yönlendirmesi de giderek önem kazanıyor.
Sol beyin ‘EĞER’ ve ‘FAKAT’ der;
Sol beyin, kelime ve sayılarla ilgilenen, sağ beyne nazaran geçmişin üzerinde daha çok duran beyin alanıdır. Bu alanın özellikleri, soğuk, keskin, köşeli, mesafeli ve sert olması, katı kurallarının bulunmasıdır. Sol beyin ‘eğer’ ve ‘fakat’ sözlerini çok kullanır. Bu iki kelime hemen karar vermemeyi ifade eder. Beynin sol tarafı, bir şeyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ertelemeye de yatkındır. Ayrıca benmerkezci olma eğilimindedir. Kendisini mutlu edecek şeyleri önemser. Bu sebeple de kendisi önceliklidir. Erkeklerin sol beyinleri baskın çalıştığı için benmerkezci yanları baskındır. Beynin sol kısmı, iradeyi mantıksal olarak kullanır.
Sağ beyin duygusaldır!
Sol beyin, yeni fikirlere açık değildir. Koruyucu, tutucu ve savunucudur. Oysa sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılmayla karar verir. Duygusal alanlarla ilgili olduğu için istekleri hemen olsun ister. Stratejik düşünmek yerine, taktik bulur. Arzularını ertelemekten hoşlanmaz. Hızlı karar verip harekete geçmek eğilimindedir, acelecidir.
Sol beyin eril, sağ dişildir!
 Sol beyin sayı ve rakamlarla ilgilenirken sağ beynin ilgi alanı daha çok görsel konulardan ve zevklerden oluşur. Estetik kaygılar sağ beyinde etkilidir.
Sağ beyin sevgiye göre karar verir!
Sağ beyni baskın çalışan kişiler iradelerine duygularını katarlar. Bir insanla iş yaparken ya da onun hakkında karar verirken kâr-zarar analizi yapmaktan çok, onu sevip sevmediklerini ölçü alırlar. İnsanları analiz ederken “o beni çok sever” ya da “ben onu çok severim” diyerek referanslarının duygu olduğunu belli ederler.
Sağ beyin niyete, sol beyin sürece bakar!
Sol beyinde niyet önemli değildir. Sürece ve sonuca bakar. Sağ beyin ise niyete göre hareket eder. Sol beyin hayal kurmaz ama sağ beyin hayalcidir. Yine sağ beyin sezgilere çok değer verir. Beyin görüntüleme çalışmalarında sol beynin görsel unsurlara hızlı tepki verdiği ortaya çıkmıştır. Oysa sağ beyin duygusal sayılabilecek uyarılara daha çabuk cevap vermektedir.
Sağ beyin sempatik, sol beyin empatiktir!
Sol beynin önceliği kendisindeyken, sağ beynin önceliği başkalarındadır. Oysa sol beyin, önceliğin kendisinde mi yoksa başkalarında mı olacağını, hangi şartta nasıl tercihler yapacağını iyi belirler. Sol beyin empatik düşünür. Mesela, sol beyniyle düşünen bir kimse karşısındakine yol tarif ederken, yönleri kendisine göre tarif eder. “Sola gideceksin” dediğinde bu sol taraf kendi soludur. Oysa empati yapabilen insan karşı tarafın yönünü dikkate alır.
Sol gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder!
Sağ beyin pembe düşler görür. Gerçeklerden uzak hayaller kurmak onun işidir. Sol beyin ise, hayali ve sezgileri önemsemez, kullanmaz. Sağ beyin dişil özellikler barındırdığı için, sezgisel düşünmeye yatkındır ve sezgilerinde çoğunlukla haklı çıkar. Ön (sol) beyin ise sezgileri süzgeçten geçirerek kullanır. Her hissettiğini doğru kabul eden sağ beyne mukabil, ön beyin sezgilerinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışır. Sol beyin gerçeklere, sağ beyin duygulara öncelik verir.
Sol beyinde erkeksi özellikler baskın!
Sağ beyin duygusal kararlar verdiği için, bu kararları inanarak vermek ister. Sol beyin, inanamasa da karar vermekten yanadır. Sol beyin tekil ve erildir. Yani erkeksi özellikleri baskındır. Sağ beyin ise çoğulcudur ve dişil özellikleri vardır. Sol beyin anlamaya çalışırken, sağ beyin hissetmek için uğraşır. Sol beyin karşılaştığı olaylarda çıkarı doğrultusunda tepkiler verirken, sağ beyin sempatik bir bakışıyla yaklaşır. Yani kendini hemen olaya kaptırır. Sağ beyni baskın çalışan kimse, birisi ağladığı zaman onunla beraber ağlar. Kendisinden çok başkalarını mutlu etmeye uğraşır.
Sol lobu baskın olanlar sağ lobu çalıştırmak için ne yapmalı
•Görselleşmeli, hayal kurmalı
•Örneklere bakmalı
•Karşıtları incelemeli
•Vücut dilini ve ses tonunu kullanmalı
•Çocuğun sağ beynine mesaj vermeli
•Empatik olmalı
•Vücudunu hareketlendirmeli
Sağ lobu baskın olanlar sol lobu çalıştırmak için ne yapmalı
•Notlar almalı, yazmalı
•Organize olmalı, önceliklerini belirlemeli
•Fikirleri değerlendirmeli, hedefleri belirlemeli
•Vücut dilini ve ses tonunu kontrol etmeli
•Daha mantıklı olmalı
•Karşılaştırmalı, eleştirmeli
•Sorgulayıcı olmalı, gözden geçirmeli

YENİDEN BAŞLAMAK.......

Bazen Yeniden İnşaa Etmek Gerekir!

 


Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..
O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.
Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.
Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.
Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.
“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yüreğimizi her gün küçük yamalarla dikiyoruz.
Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!
Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.
Aynı durum,hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?
Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen BİTİRMEK gerekmez mi?
Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?

“Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.”

Kartalların İnsana İlham Veren Yeniden Doğuşu 


Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayandır. 70 yıla kadar  yaşayan kartallar vardır, ancak bu yaşa ulaşmak için 40 yaşındayken çok  ciddi ve zor bir karar vermek zorundadırlar. Kartalların yaşı 40′a vardığında  pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini  sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar ve göğsüne  doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve  kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal burada iki seçim yapmak zorundadır:“Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.”Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürer. Bu yönde karar verirse  kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına  gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra  kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre  yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile  pençelerini yerinden söker, çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu  kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal,  kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur  yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir. Biz insanlar da sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda  kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski  alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak  zorundayız. Geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda,  deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından  tam olarak yararlanabiliriz.

PES ETMEYEN,İZ BIRAKANLARDAN ???

Başarılı İnsanların Ortak Özellikleri

“Vazgeç” diyenlere kulak asmayın. Çünkü onlar öyle yaptı..Gerçekten,yürekten istiyorsanız eğer???

Robert Sternberg
Psikoloji biliminin önemli isimlerinden Robert Sternberg, Yale Üniversitesi’ndeki ilk dersinde “C” almıştı. Ona bu notu veren psikoloji hocasından bir de şu sözleri işitmişti: “Psikolojide zaten meşhur bir Sternberg var, bir taneye daha hiç gerek yok.” Ancak o, hocasını ters köşeye yatırdı ve üniversiteden yüksek onur derecesiyle mezun oldu. Zekayı yeniden tanımlayarak triarşik zeka kuramını geliştirdi. Pek çok üniversite kürsüsünde ders vermeye devam ediyor. Ayrıca Amerikan Psikloji Derneği’nin de başkanı.
Robert Goddard
Roketlerin babası olarak anılan ünlü fizikçi Robert Goddard kontrollü sıvı yakıtlı roketlerin öncülerinden. Dünyanın ilk sıvı yakıtlı roketini 6 Mart 1926′da geliştirdi. O zamanlar roketle uzay seyahati bir hayalden ibaretti. Zamanın ötesinde düşünen ve çağdaşları tarafından anlaşılamayan Goddard’dan bugün saygıyla söz ediliyor. Ancak hayatı boyunca çalışmaları bilim adamları tarafından reddedilerek saçma ve hayat geçirilmesi imkansız olarak değerlendirilmişti.
Marilyn Monroe
Mutsuz ve yalnız geçen bir çocukluktan sonra ilk gençlik yıllarında başvurduğu modellik ajansları kendisinden model değil olsa olsa sekreter olacağını söylediler. Oysa kulaklarını tıkadı ve inatla ilerledi. Belki yine mutlu olamadı ve genç yaşta hayata veda etti ama kendisine burun kıvıranlara inat bugün hâlâ unutulmaz ve eşsiz bir sinema yıldızı olarak parlamaya devam ediyor.
Soichiro Honda
Milyar dolarlık şirket Honda, üst üste gelen başarısızlıklar sonrasında kendi şansını yaratarak zirveye ulaşanlardan.Soichiro Honda, okul yıllarında küçük atölyesinde geliştirdiği piston ringlerini Toyota’ya sunmuştu. Ancak bunların Toyota standartlarına uymadığı söylenip kendisine kapı gösterilince işsiz kalan Honda daha da hırslandı. Çevresindekiler kendisine gülüp tasarımlarının çok saçma olduğunu söyleseler de o asla umudunu yitirmedi. Evinde scooter üretmeye başlayarak Honda’nın tohumlarını attı ve kendi işinin patronu olmayı seçti.
Harland David Sanders
Bugün dünyanın her yerinde mağazası olan, nefis kızarmış tavuğun adresi Kentucky Fried Chicken’ın kurucusu Sanders, başlangıçta ürününü satma konusunda tam anlamıyla çuvallamıştı. Meşhur ama gizli tavuk formülü nihayet bir restoran tarafından kabul edilinceye dek tam 1,009 kez reddedilmişti. Evet, yanlış duymadınız. Sayması bile zor!
The Beatles
Dağılmalarının üzerinden yıllar geçse de bu grup bitmeyen bir popülarite ve büyüye sahip. Bunu kim inkar edebilir? İlk albümlerini yaptıkları sırada başvurdukları yapım şirketi aynen şöyle demişti: “Müziklerini beğenmedik, gitar tekniği olması gerektiği gibi değil!” Ancak dünyanın geri kalanı onlarla aynı fikirde değildi.
Stephen King
İlk korku romanı Carrie, 30 yayınevi tarafından geri çevrilmişti. Sonunda pes edip kitap taslağını çöpe attı. Çok şükür ki eşi taslağı çöpten aldı ve kocasını son bir kez daha denemesi için cesaretlendirdi. Ve biz, muhteşem korku romanlarının best-seller yazarı Stephen King’i kazanmış olduk. Teşekkürler Bayan King!
Jeanne Moreau
Fransız aktris, film endüstrisine ilk girdiği yıllarda bir yönetmen kendisine sinema için yeterince güzel olmadığını ve bu işi bırakmasını söylemişti. Ancak Moreau, ona kulak asmadı. İyi ki öyle yapmış; çünkü oynadığı 100’den fazla filmden pek çok ödül kazandı.

YA HATA YAPARSAM SORUSU KORKULU RÜYANIZ MI?????

Her Başarının Arkasında Bir Hata Vardır!

 

Hata yapan personele nasıl davranmalı? İşine son vermek, cezalandırmak… Ya da hatalardan ders almasını sağlamak… İşte size 5 milyon dolarlık hata yapan yöneticinin hikayesi…
Basketbol maçı izlediyseniz mutlaka dikkatinizi çekmiştir, serbest atışlarda oyuncu ister sayıyı atsın, ister atamasın, isterse de çembere bile değdiremesin, en yakınındaki oyuncular ona yaklaşır ve elleriyle eline dokunup güç verir, enerji verir.. Atamadıysa da ‘Olsun aslanım!’dır o dokunmanın anlamı, ‘Canın sağolsun’dur, ‘Sen yaparsın, sana güveniyoruz’dur.
Hata yapmayan insan muhtemelen hiçbir şey yapmıyordur, riske girmiyordur, denemiyordur, zorlamıyordur. Girişimciliğin eski dilde neydi adı? Müteşebbislik.. Müteşebbislik nereden geliyordu? Teşebbüs etmekten.. Yani zannetmeyin ki başarılı insanlar her denediğini tutturan insanlardır. Başarılı insanların her bir gününün, her bir kararının, her başarısının, her zaferinin altında yüzlerce başarısızlık ve hata yatıyor.
Dünyanın en büyük bilişim devlerinden birinin Başkan Yardımcısı bir karar ile tam 5 milyon USD’lik bir zarara yol açmış, bu ortaya çıktığında ise hemen gidip o meşhur “kovulma kolisine” eşyalarını doldurmaya başlamış. Başkan, odasına girdiğinde onu hazırlanırken bulunca sormuş.
- Hayırdır, neyin hazırlığı bu?
- Efendim bu hata affedilir gibi değil, kararınızı tahmin edebiliyorum.
Başkan, yardımcısına eğilmiş, gözlerinin içine bakmış ve sormuş?
- Baksana benim gözümün içine, sence ben 5 milyon USD’lik hata gibi bir tecrübesi olan bir başkan yardımcısını kaybedecek kadar aptal mıyım?
Hatalara tahammülü olanlar bile büyük bir yanılgı içinde. Hata durumlarına, “Anlayış gösteriyoruz, ne yapalım, oldu bir kere, olabilir insanlık hali diyoruz” diyor. YANLIŞ!
Hata, oldu bir kere denmesi gereken değil, olması gereken bir durum. Hatadan daha iyi bir öğretmenle hiçbir okulda, daha iyi bir eğitim müdürü ile de hiçbir şirkette tanışmadım. Hata korkusunun da insanları olumsuz motive ettiğini unutmayın, hata yaparım korkusuyla denemeyen bir ekibiniz varsa, işte o zaman korkun!

28 Kasım 2012 Çarşamba

Bu Gençler Bizim Okulumuzdan......


ÇANKAYA ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ´NDE MADALYA COŞKUSU(cankayaisokulu.k12.tr)
Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği (TÖSSED) tarafından Ankara 19 Mayıs Stadyumunda 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlenen , Özel Olimpiyatlar Ulusal Jimnastik Oyunlarına, Çankaya Özel Eğitim Merkezi´nden Beden Eğitimi öğretmenimiz Derya ÖZTÜRK KURUMLU ve gönüllü jimnastik antrönörümüz Munise TUNA gözetiminde katılan 4 öğrencimiz, toplamda 18 madalya kazandılar.

İnsanları birbirine yaklaştıran tek yol,onları birbirlerine yaklaştırarak,onlara birbirlerini sevdirerek,karşılıklı maddi ve manevi gereksinimlerini temine yarayan hareket ve enerjidir.
                                                 Mustafa Kemal Atatürk

24 Kasım 2012 Cumartesi

DİLEĞİMDİR.....

Özverili,çalışkan ve ülkesinin geleceği için çalışmayı düstur edinmiş,saygıdeğer tüm öğretmenlerimiz;

Her geçen dakikamızın,her geçen günümüzün bizim için bu günden daha anlamlı,yarınlarımızın, çocuklarımız için daha "KALİTELİ VE YAŞANABİLİR KILINABİLMESİ"için, biliyorum ki hepinize,hepimize bu ülkenin ihtiyacı var.

Her anımızın bu bilinçle,sağlık ve başarı içinde geçmesi ve emeklerimizin bir gün bir şekilde bizleri mutlandırması temennimdir.......

ÖĞRETMENE MEKTUP

ABRAHAM LİNCOLN’DAN OĞLUNUN ÖĞRETMENİNE MEKTUP;


    "Öğrenmesi gerekli biliyorum;tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat
şunu da öğret ona: ‘her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı
kendini adamış bir lider vardır.’ Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.
    Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan
beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.
   Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.Kıskançlıktan
uzaklara yönelt onu.
   Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin,
zorbaların görünüşte galip olduklarını.
   Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona;

gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki
çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı.
   Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
   Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde
 dahi.Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
    Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye
çalış oğluma.Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin
eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret.
    Eğer yapabilirsen;üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için
çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
    Ona; kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve
 ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
    Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin
 haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret.
    Ona nazik davran ama onu kucaklama.Çünkü, çeliği ancak ateş saflaştırır. Bırak
 sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.
    Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa
karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi,

küçük bir insan. Oğlum....”

21 Kasım 2012 Çarşamba

TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNDE Özel Eğitim!!!!!!!!!!!!

                   
            “Eğitimde feda edilecek tek fert yoktur…”

¢  Ülkemizde özel eğitim gerektiren çocukların eğitimine 1889 yılında İstanbul Ticaret Mektebi bünyesinde işitme engelli çocuklara eğitim veren bir okulun açılması ile başlanılmıştır. Daha sonra bu okula görme engellilerle ilgili bir bölüm eklenmiş, okul 30 yıl eğitim verdikten sonra kapatılmıştır.
¢  1921 yılında Özel İzmir Sağırlar-Körler Okulu açılmış ve bu okul 1924 yılından 1950 yılına kadar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı olarak özel eğitim hizmetlerini sürdürdükten sonra aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir. 1950 yılından 1980 yılına kadar Özel Eğitim Hizmetleri, İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bir şube müdürlüğü tarafından yürütülmüştür.
¢  Eğitim sistemimizde rehberlik kavramının gündeme gelmesi ise II. Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllardadır. Bu yıllardaki müfredat programlarında; bireyler arası farklılıklardan, eğitim ve programların bu farklılıklara göre uyarlanması gereğinden bahsedilmeye başlanmıştır.
¢  Marshall Planı çerçevesinde Ülkemize gelen Amerikalı uzmanların eğitimimizdeki çeşitli geliştirme ve yenileştirme faaliyetleri sırasında, eğitimde ve özellikle rehberlikte kullanılacak ölçme araçlarını geliştirmek üzere Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'na bağlı bir Test-Araştırma Bürosu 1955 yılında kurulmuştur. Bu büro rehberlikte bazı ölçme araçları üzerinde çeşitli çalışmalar yapmış, ancak sonraki yıllarda çeşitli örgütsel düzenlemeler sırasında kapatılmıştır.
¢  06.08.1980 tarihinde 2429 sayılı onayla Özel Eğitim Genel Müdürlüğü kurulmuş, 27.02.1982 tarihinde Daire Başkanlığına, 13.12.1983 gün ve 179 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi Başkanlığına dönüştürülmüştür. Aynı yıl çıkarılan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda, özel eğitime muhtaç çocukların yetiştirilmelerine dair esaslar belirlenmiştir.
¢  Türkiye’de gelişim geriliği olan çocukların eğitimine erken başlamanın esas olduğu ilk olarak,1983 yılında çıkarılan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda belirtilmiştir. Ancak yasada kabul edilen bu ilke, gereğince anlaşılıp uygulanamamıştır (Akçamete, 1998)
¢   Erken eğitimin bir ilke olarak kabul edildiği yasayı, 1987 yılında yürürlüğe giren “Özel Gereksinimli Çocukların Okul öncesi Eğitimleriyle İlgili Genelge” takip etmiştir.
¢  Bu genelgede engelli tanısı almış çocukların, uyarlanmış programlar ile özel eğitim anaokullarında ve anasınıflarında, okulöncesi eğitimlerden yararlanması, dört-beş yaşın altında çocuğa sahip ailelerinin rehberlik hizmeti almaları gerektiği belirtilmiştir.
¢  Ülke genelinde özel eğitim ve rehberlik alanında ihtiyaçların artması sonucu, hizmeti daha etkin ve yaygın olarak yürütebilmek amacıyla 30.04.1992 gün ve 3797 sayılı Kanunla Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
¢  Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ nün görevleri 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunla belirlenmiştir. Bununla birlikte Özel Eğitim ve Rehberlikle ilgili hususlar Anayasamız ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda da yer almıştır;
Anayasanın 42. maddesinde; “Devlet maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” ifadesi yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 6.maddesinde; “Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır.” 8.maddesinde ise; “Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.” hükümleri bulunmaktadır.
3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 23.maddesinde de Özel Eğitim ve Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ nün görevleri;
a) Özel eğitim sınıfları, özel eğitim okulları, rehberlik ve araştırma merkezleri, iş okulları ve iş eğitim merkezleri ile aynı seviye ve türdeki benzeri okul ve kurumların eğitim, öğretim ve yönetimi ile ilgili bütün görev ve hizmetlerini yürütmek,
b) Okul ve kurumların eğitim ve öğretim programlarını, ders kitapları ile eğitim araç ve gereçlerini hazırlamak ve Talim ve Terbiye Kurulu’na sunmak, şeklinde belirlenmiştir.
Genel Müdürlüğe bağlı taşra teşkilatı kurumları olan rehberlik ve araştırma merkezleri(RAM), özel eğitim okulları ve bilim sanat merkezleri aracılığıyla normal ve özel gereksinimi olan bireylerin psikolojik danışma ve rehberlik ile özel eğitim ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermektedir.
¢  Erken çocukluk özel eğitiminin gelişimi ise yasal olarak, 06.06.1997 tarihli mükerrer 23011 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 573 sayılı “Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile engellilere ilişkin özel eğitim esasları belirlenmiştir.
Bu kararname, okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmekte, anne-babalara çocukları için alınacak eğitim kararlarına katılma hakkı ve sorumluluğu vermekte, bireyselleştirilmiş eğitim planlarının hazırlanması ve eğitim hizmetleri sonuçlarından ailelere bilgi verilmesini sağlamaktadır.
¢  Bu düzenlemenin ardından, 2000 tarihli ve 23937 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde tanımlanan “Erken Çocukluk Dönemi Eğitimi” Yönetmeliğin Üçüncü Bölümü’nde bir maddede tanımlanmıştır. Yönetmelikte; erken çocukluk özel eğitim hizmetlerinin; bireyin eğitimi ve bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla ailenin bilgilendirilmesi ve desteklenmesi yoluyla yapılacağı, okul ve kurumlarda veya gerektiğinde evde yürütüleceği, eğitim hizmetlerinin planlanması ve koordinasyonunun özel eğitim hizmetleri kurulu tarafından yapılacağı, ifade edilmiştir.
¢  Sağlık personelinin Gelişimsel Pediatri alanında eğitilmesine yönelik,UNICEF ile Sağlık Bakanlığı Aile Planlaması Genel Müdürlüğü’nün desteklediği, “Sağlık Çalışanlarının Eğitimi Projesi”, UNICEF’le T.C. Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliğinin 2001 yılında başlattığı “Erken Çocukluk Gelişimi ve Eğitimi Projesi” uygulanmakta olan çalışmalar arasındadır.
¢  2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”da ise, yeni doğan, erken Çocukluk ve çocukluğun her dönemi ;fiziksel,işitsel, duyuşsal,sosyal,ruhsal ve zihinsel gelişimlerin izlenmesi, genetik geçişli ve özürlülüğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhisinin sağlanması ile özürlülüğün önlenmesinin, Sağlık Bakanlığı’nca yapılacağı belirtilmiştir.
¢  2006 tarihli Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği 31.05.2006 tarih ve 26184 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Öte yandan eski yönetmelikte yer alan, otuz altı aydan büyük çocukların kuruma dayalı   hizmetlerle kaynaştırmadan yararlanması, hizmetlerin altı ayda bir değerlendirilmesi, bir ekip tarafından aile ve çocuk hizmetlerinin belirlenmesi hükümleri, 2006 yılının yeni yönetmeliğinde yer almamıştır.
¢  31.08.2006 tarih ve 3949 sayılı Makam Onayı ile kabul edilmiş “ Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çalışma Yönergesi”ne göre İdari İşler Daire Başkanlığı, Özel Eğitim Daire Başkanlığı ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Daire Başkanlığı olmak üzere üç daire başkanlığı bünyesinde 14 şube müdürlüğü olarak faaliyetlerini yürütmüştür.
¢  2011yılında MEB tarafından yapılan son düzenleme ile Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak isim almış, Genel Müdür Yardımcılıkları, Daire Başkanlıkları ve Şube Müdürlükleri kaldırılmış, yeni teşkilat aşağıdaki gibi düzenlenmiştir;
                Genel Müdür, Genel Müdüre bağlı;
1-Eğitim Politikaları Grup Başkanlığı,
2-Programve  Öğretim Materyalleri Grup Başkanlığı,
3- Eğitim Rehberlik ve Kaynaştırma Grup Başkanlığı ,
4-Özel Yeteneklerin Geliştirilmesi Grup Başkanlığı,
5- Rehberlik Araştırma Merkezleri Grup Başkanlığı,
6- İzleme ve Değerlendirme Grup Başkanlığı,
7-Özel Büro Hizmetleri.
                                          
                                           2011- Gazi Ün.Yüks.Lisans Ders Çalışma Araştırmalarım


19 Kasım 2012 Pazartesi

Üniversite Değil Meslek Seçiiinnnnn.......

“Üniversite değil meslek seçin” sloganı ile harekete geçen İŞKUR, en gözde meslekleri belirledi. Enerji mühendisliği en popüler meslek olurken ulaştırma ve bilişim sektörü de ön plana çıktı.
Dün 1.7 milyon genç, geleceğini garanti altına alabilmek için üniversite sınavına girerken Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) gençlerin tercih yapmalarını kolaylaştıracak bir yol haritası hazırladı. Gençlere üniversite yerine meslek seçmelerini öneren İŞKUR’un yaptığı “İş Danışmanlığı Projesi” sonucunda Türkiye’de ön plana çıkan mesleklerin başında enerji sistemleri mühendisliği, raylı sistemler işletme teknikerliği, motorlu araçlar LPG bakım ve onarımcılığı geldi. İŞKUR tarafından hazırlanan ve 4 bin 888 mesleği anlatan Türk Meslekler Sözlüğü (TMS) de gençlerin rehberi olmayı hedefledi. İşgücü piyasasına son yıllarda giren gözde meslekler de gençler için kurumun internet sayfasında yer alan sözlükte açıklamalı bir şekilde yer aldı. Proje, işsiz gençlerin özelliklerini ortaya çıkararak hangi alanda başarılı olabilecekleri konusunda danışmanlık hizmeti veriyor. Projede hedef kitle “15-24 yaş arası genç erkekler”, “uzun süreli işsizler”, “kadınlar” ve “engelliler” olmak üzere dört ana başlık altında toplandı.         
                           UZAY PİLOTU ARANIYOR!
Geleceğin mesleklerinin belirlendiği araştırmada ilginç sonuçlar çıktı. Yazılım mühendisliği, nükleer uzmanı, sanal market işletmeciliği gibi işlerin yanı sıra hafıza artırma cerrahlığı, uzay pilotluğu, gen terapistliği, soru bankası tasarımcılığı gibi ilginç meslekler de geleceğin meslekleri arasında yer aldı. Gelişen teknolojiyle birlikte elektronik gazetecilik, siber teknoloji mühendisliği, sanal market işletmeciliği gibi meslekler de önümüzdeki dönemde popüler olacak.

EN STRATEJİK .........Çocuklarımız geleceğe bıraktığımız canlı mesajlarımız sa eğer???


 EN ÖNEMLİ VE VERİMLİ VAZİFELERİMİZ MİLLİ EĞİTİM İŞLERİDİR. MİLLİ EĞİTİM İŞLERİNDE KESİNLİKLE ZAFERE ULAŞMAK LAZIMDIR. BİR MİLLETİN GERÇEK KURTULUŞU ANCAK BU ŞEKİLDE OLUR.
                    
 
MİLLİ EĞİTİM IŞIĞININ MEMLEKETİN EN DERİN KÖŞELERİNE KADAR ULAŞMASINA, YAYILMASINA ÖZELLİKLE DİKKAT EDİYORUZ.
  
      
     EĞİTİMDE FEDA EDİLECEK FERT YOKTUR.

          
         M.KEMAL ATATÜRK

          

17 Kasım 2012 Cumartesi

ÜNİVERSİTE SINAVINA GİRECEK GENÇLERİMİZ İÇİN;

Gelecekte hangi meslekler gözde olacak ? İş dünyası nasıl şekillenecek ? Hangi yeni kavramlar hayatımıza girecek ? İşte cevapları:Ülkemizde 15 sektörün, gelecek 10 yılın Türkiye’sine damgasını vuracağı bildirildi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gelecek 10 yılda Türkiye’de önemli yere sahip olacak 15 sektör arasında 130 milyar dolarlık yatırım yapılması gereken enerji sektörünün başı çektiğini söyledi. Perakende, lojistik, çevre ve yeniden dönüşüm sektörlerinin yeni alanlar
olarak ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu: "Enerji sektörü hem dünyada hem de Türkiye’de katlanarak büyüyecek. Global ekonomide önümüzdeki 10 yılda yıllık yüzde 3-4 civarında bir büyüme olacağı varsayımına göre, enerji sektörü hem ülkemizde hem de dünyada büyüme ve refahı belirleyecek temel parametre olacaktır. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılına damgasını vuracak sektörler enerji,
otomotiv, tekstil, telekomünikasyon-iletişim, bilişim sistemleri ve teknoloji, savunma ve hava teknolojileri, eğitim, perakende, elektronik, çevre ve geri dönüşüm, güvenlik, danışmanlıktır.   

   Türkiye’nin bundan sonraki bütün konsantrasyonu teknoloji, inovasyon ve yenilikçilik üzerinde olacak. Çünkü, Ar-Ge ile başlayan süreçte, teknoloji gelişiyor, bu kalite ve verimlilik artışı olarak artan üretime yansıyor. Bu alanda nanoteknoloji, genetik ya da biyoteknoloji, yeni nesil nükleer yakıtlar ve teknolojileri; hidrojen ve yakıt pili teknolojileri ile süper-iletkenlerin üretimi öne çıkacak.
"Bunlar Türkiye’de en çok yatırım ve istihdamın gerçekleşeceği sektörlerdir."

Bilgi toplumunda,21.yy.da ihtiyaçlara göre belirlenen mesleklerin önü açık.
Savunma sektörünün dünyadaki yıllık bütünlüğü 1,3 trilyon dolar. Bunun yarısını tek başına ABD karşılıyor.Türkiye’nin Aselsan, Roketsan, Havelsan, Kale Savunma Sanayi gibi bazı şirketleri, bu piyasadan pay almaya başladılar.Son yıllardaki atılım sayesinde Türkiye, silah sanayi ihtiyaçlarını yüzde 45 oranında içeriden tedarik ediyor. Uçak, helikopter ve havacılık sanayine parça üreten TEI, TAİ, Alp Havacılık gibi firmaların gelecekte önemli görevler yapacağı tahmin edilmekte.
  
     Sağlık,eğitim ve güvenlikte rol alan ana mesleklerin yanı sıra,artık bazı klasik meslekler miadını doldurdu bazıları ise önem kazandı.Sınava girecek milyonlarca gencin hayali geleceğini garanti altına alabileceği bir meslek... Peki ya son dönemin gözde olan ve gelecek için de büyük önem taşıyan meslekleri neler?Öğrencilere bu konuda yol gösteren uzmanlar;
AB Uzmanlığı,finans analistliği,endüstri mühendisliği,genetik mühendisliği, hemşirelik, ortodondistlik gibi mesleklerin gözde olacağını belirtiyorlar...

AB UZMANLIĞI
Türkiye`nin Avrupa Birliğine uyum süreci, özel sektör ve KOBİ`lerde AB uzmanı ihtiyacını doğurdu. Türkiye AB`ye girse de bu alanda çalışanlara ihtiyaç duyacak. Bu yüzden AB uzmanlığı `önümüzdeki 10 yılın en gözde alanı` olarak görülüyor. AB uzmanları sadece Devlet Teşkilatı ve Dış İşleri Bakanlığı`nda değil aynı zamanda özel sektörde de aranan kişiler haline geliyor.
YÖNETİM BİLİŞİM SEKTÖRÜ
Bu alanda çalışanlar bilgisayar programlama sistem tasarımı, veri iletişimi, organizasyon, ekonomi pazarlama, finans gibi konularda eğitiliyorlar. Mezunlar, kuruluşların insan kaynakları, işletme ve bilgisayar, organizasyon, pazarlama ve finanas hizmetlerinde üst kademede çalışabilirler.

ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
İnsan, bilgi, malzeme, ekipman ve süreçlerin kullanılması , geliştirilmesi ve yönetimi ile ilgilenen endüstri mühendisliği çağın tercih edilen meslekleri arasında yerini alıyor. Bölümün mezunları bilgi işlem uzmanlığı, makine üretim sektörleri ve bilgisayarın mevcut olduğu alanlarda iş bulma imkanına sahiptirler.




ENFORMATİK
Bu alanda çalışanlar işletme içinde gerekli bilgi akışının düzenlenmesi, işlenmesi ve yönetime yararlı hale getirilmesi için gerekli yazılım ve donanımla ilgilenirler. Mezunlar, işletmelerde, bilgisayarın kullanıldığı tüm birimlerde , muhasebe, finans, bütçe pazarlama bölümlerinde bilgi akışının düzenlenmesi gibi alanlarda çalışabilirler.

ERGONOMİ MÜHENDİSLİĞİ
Modern Ergonomi dalında çalışanların verimliliğini arttırmayı hedefleyen bu dalda mühendisler ergonomik ortamlar hazırlar.Bölümün mezunları finans kurumları ve endüstri kuruluşlarında çalışabilirler.



ULUSLARARASI FİNANS
Bu sektörde uluslarası finans piyasalarından kaynak sağlayıp bunu en verimli ve etkin şekilde yatırıma dönüştürmeye gayret eden, banka, sigorta ve borsa şirketlerinde yönetici olarak çalışabilecek kişilerdir. Türkiye`de faaliyet gösteren uluslarası şirketlerde finansal analist, strateji planlama yöneticisi ve borsa uzmanı olarak çalışabilirler.

FİZİK TEDAVİ UZMANLIĞI
Ortalama yaşam beklentisinin arttığı günümüzde yaşam kaliteside ön plana çıkan değerler arasında. Yaşamı daha da kaliteli hale getiren branşlardan biri de fizik tedavi uzmanlığı. Derslerdeki başarının yanı sıra fiziksel olarak da bazı koşulların arandığı bu alan rahat bir gelecek vaat ediyor.


İNTERNET GAZETECİLİĞİ
Gelişen çağın teknolojileriyle birlikte yıllardır varolan gazetecilik mesleği de yeni bir boyut kazandı. Bu yeni gazetecilik anlayışına doğru hızlı şekilde yol alan internet gazeteciliği ve yayıncılığı mezunları gazetelerde, ajanslarda, haber sitelerinde, radyo ve televizyonlarda editör yada muhabir olarak çalışma imkanı buluyorlar.

GIDA MÜHENDİSİ
Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş ürünlere olan talep fazlalığı gıda mühendislerine olan ihtiyaçları arttırmıştır. yağ teknolojisi, meyve-sebze teknolojisi, hububat teknolojisi, süt teknolojisi, et teknolojisi gıda maddelerinin ambalajlanması, duyusal analiz, temel işlemler, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji alanlarında eğitim alan öğrenciler gıda labaratuarlarında, gıda üretim tesislerinde kolaylıkla iş bulma imkanına sahipler.




ELEKTRONİK HABERLEŞME MÜHENDİSLİĞİ
Bu alandaki kişileri İletişim sistemlerinin ve her türlü elektronik aletin tasarımı, üretim teknolojisi, çalışma ilkeleri, yapımı ve işletilmesi ile ilgili alanlarda çalışırlar. Elektronik ve haberleşme mühendisleri, ulusal ve çok uluslu şirketlerde , radyo-tv yayını ve internet hizmeti ile ilgili kuruluşlarda , bilişim teknoloji şirketlerinde, sağlık sektöründe mühendislik kuruluşlarında , gerek araştırma geliştirme gerekse üretim ve pazarlama birimlerinde rahatlıkla iş bulabilmektedirler.

MEKATRONİK MÜHENDİSLİĞİ
Mekatronik mühendisi, mekanik, elektrik, elektronik, bilgisayar ve bilgi teknolojilerinin bir arada kullanılarak endüstriyel ürünlerin tasarımı ve üretimini planlıyor. Mezunlar çeşitli ürünlerin tasarımında ve imalatında yardımcı eleman olarak çalışabiliyorlar. Öte yandan bakım, onarım, arıza giderme gibi alanlarda da çalışmaları mümkün.




MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK
Genel çalışma alanı biyolojik olayların molekül yapısı ve hücre işlevlerinin araştırılması.Tarım çevre ve orman bakanlığı`na bağlı kuruluşlarla adli tıp ve kriminoloji labaratuvarı iş imkanı sağlıyor. Özel sektörde sağlık ve biyoteknolojik çalışma yapan kurumların çeşitli üretim aşamalarında moleküler biyoloji ve genetik uzmanları tercih ediliyor.

PSİKOLOJİ
Psikoloji Türkiye`de oldukça hızlı gelişen bir meslek dalı. Bölümün mezunları kamuoyu ve pazar oluşturma şirketlerinde rahatrlıkla iş bulabildikleri gibi özel muayenehaneler açarak da hizmet verebilirler. Psikoloji bölümü gelecektede çoğunluğun tercih ettiği bir meslek.




SERMAYE PİYASASI UZMANLIĞI
Bu kişiler ülkedeki menkul kıymetleri yabancı yatırımcılara pazarlayan uluslararası sermaye piyasa uzmanlarıdır. Ülkeye Finansman sağlarlar. İktisat ve işletmeyle birlikte muhasebe, finans, pazarlama ve diğer sosyal bilgiler dallarındaki yetenekleri, meslekleri açısından önemlidir.Türkiye`de sermaye piyasalarının gelişmesiyle öne çıkan bu meslek gelecekte çok önemli olacak.

TÜM DEVRE TASARIM VE ÜRETİM UZMANLIĞI
Üniversitelerin elektronik mühendisliği bölümünde okuyanların üçüncü yılından sonra seçtikleri mikro elektronik bölümünde `tüm devre tasarımı ve iyon ekme tekniği` konularında eğitim veriliyor. Mezunların TÜBİTAK ve üniversiteler dışında çalışma alanı kısıtlı. Ancak dünyada önü oldukça açık. Bu alanda eğitim alan Türk mühendisler yurt dışında cazip koşullarla çalışma imkanı buluyorlar.




GÖRSEL İLETİŞİM TASARIMI
Jenerik çekmekten, paket tasarımı yapmaya kadar geniş bir çalışma alanı burası. Yaratıcılığın teknolojiyle buluştuğu bu alan görsellikle ilgili bir çok yerde iş sahasına sahip. Tasarımcılar; iletişim medya ve reklamcılık alanlarının yanı sıra bilgisayar destekli grafik tasarımı ile de uğraşabiliyor.Bölüm öğrencileri mezun olmadan iş teklifleriyle karşılaşabiliyor.

ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Farklı ülkelerle profesyonel platformlarda sürdürülen ilişkiler uluslararası ilişkiler uzmanlarına duyulan ihtiyacı arttırıyor. Öğrencilere verilen yabancı dil eğitimleri de bu mesleği daha da ilgi çekici kılıyor. Bölümün mezunları çok uluslu şirketlerde çalışabilecekleri gibi, özel sektörde de kolaylıkla iş bulma imkanına sahipler.

YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ Bu alandaki kişiler bankacılık, otomotiv telekomünikasyon vb. sektörler olmak üzere her alanda kullanılan bilgisayar sistemlerinin, yazılım tasarımını hazırlayıp sisteme entegre ederler. Özel sektörde ve kamu sektöründe çalışmaktadırlar. Fikir üretimine dayalı bir iş olduğundan yazılım mühendislerinin kendi işlerini kurma olanakları da mevcuttur.


Bilgisayar ve Sistem Mühendisliği: Bilgisayar ve network ağlarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artması, bu alandaki şirket sayısının da artmasını sağlayacak. Bu şirketlerde istihdam edecek çalışanlara her geçen yıl daha da fazla ihtiyaç olacak.
Finans Analistliği: Finans sektörünün daha da büyüyecek olması fonlar ve borsa hisselerini bilen analistlere ihtiyacı arttıracak.

Ekolog: Dünya nüfusunun artışı ve çevresel atıkların miktarının yükselmesi, çevresel temizliği ön plana çıkarıyor. Bu konuda görev alacak insanlara ihtiyaç duyulacak.

Kriminolog: Suç oranlarının özellikle büyük şehirlerde artmasıyla, suçu anında tespit edecek uzmanlara duyulacak ihtiyacın da aynı oranda artması beklenmekte.

Hemşirelik: Ülkemizde ilaç ve hastane yatırımlarının artması, ülkemizdeki genç nüfusun yoğunluğu ve önümüzdeki yıllarda bu yoğunluğun yaşlanacağı gerçeği hemşire ihtiyacını daha da arttıracak.
Ortodondistlik: Diş çarpıklıklarını düzeltme olarak adlandırabileceğimiz ortodonti, her yaştaki hastaya uygulanabilir olduğundan ve istenilen sonuçlara ulaşıp estetik olarak tatmin edici görüntüye kavuşmaya yardımcı olduğundan, bu konuda gittikçe bilinçlenen toplumumuzda önümüzdeki yıllarda da yoğun ve artan bir talep söz konusu olacaktır.

Fizyoterapist: Dünya genelinde yaşlı ve engelli nüfusun artışı, fizyoterapistlere yeni meslek alanları oluşturacak.

Evlilik ve Aile Terapistliği: Günümüzde daha fazla evlilik boşanma ile sonuçlanırken, yaşam stresi daha çok aileyi ve çifti terapistlere yöneltiyor.

Şehir Planlayıcısı: Nüfusun artmasıyla bir kaos haline gelen şehir yaşamı, etkinliklerin ve yerleşim bölgelerinin detaylı planlanmasını zorunlu kılıyor.

Veri Tabanı Yöneticileri: İş kollarının tamamen teknolojiye bağlı hale gelmesiyle, bilgisayar destekli veritabanı yaratan kişiler ön plana çıkacak.

İnternet Güvenliği: İnternette kişisel bilgilerin çok rahat kullanılması, güvenlik programlarını hazırlayanların önemini arttırmıştır.

Web Tasarımcısı: İnternet üzerinde kendine ait bir sitesi olmayan şirketler, artık müşteriler tarafından ulaşılamıyor. O yüzden her şirketin, her organizasyonun kendine ait bir sitesi olması gerekiyor. Bu da web tasarımcılarının gittikçe daha büyük bir öneme sahip olmasını sağlıyor.

Turizm İşletmeciliği: Turizm otel yöneticileri, işletme yöneticileri, yiyecek-içecek işletme yöneticileri, pazar ve ürün geliştirme yöneticilerine olan ihtiyaç giderek artacak.

Ergonomi Mühendisliği: Modern ergonomi bilimi çalışanların verimini ve kapasitesini arttırmayı amaçlayan çağdaş bir bilim dalı. Ergonomi mühendisleri, çalışanların verimini arttırmak için ergonomik ortamlar geliştirir. Finans kurumları ve endüstri kuruluşları ergonomi mühendislerinin çalışabileceği önemli alanlar.

Diyetisyenlik: Çağımızın iş ve yaşam şekilleri daha az enerji tüketmek üzerine şekillenmekte olduğu ve yemek yeme alışkanlıklarımız da fast food yönünde yoğunlaştığından, günümüzde de önemli bir meslek haline gelen diyetisyenlik önümüzdeki yıllarda parlayan meslekler arasında üst sıralarda yer alacaktır.

Genetik Mühendisliği: Genetiğin geleceğin meslekleri arasında ilk sırayı alacağı herkesin ortak görüşü. Uzmanlar insanın gen haritasının çıkarılmasının ekonomide, 1970`lerin bilgisayar teknolojisinin yarattığı devrime benzer bir sonuç doğuracağı ve gelecek yılların genomik (genetik ekonomisi) çağı olacağı görüşünde birleşiyor.